Apollon’un ilk aşkı, Peneus’un (bir nehir tanrısıdır) kızı Defne’dir. Ona aşık olması ise hiç de tesadüf değildi. Her ne olduysa Küpid’in (Eros) öfkesinden oldu.
Deloslu tanrı, dev yılan Pito’yu öldürmüş olmanın gururuyla göğsünü gere gere yürümekteydi. Yol kenarında elindeki yayın kirişlerini gerdirmekle oyalanan Küpid’i (Eros) gördü. Ve ona dedi ki:
“Patavatsız çocuk, yiğitler için yapılmış silahları ne kurcalarsın öyle? Böyle bir yük ancak benim omuzlarıma yakışır; çünkü vahşi hayvanları ve canavarları iki gözünün arasından vururum ve okum asla sekmez hedefinden.
Her yere dehşet saçan ve zehirle şişkin vücudu kocaman bir yer kaplayan canavar Pito’yu, binlerce ok atarak öldüren de benim işte.
Elindeki meşale ile herhangi bir aşk alevini tutuşturmaya razı ol ve hatta oyuncaklarınla oyalanmaya devam et sen.
Fakat bana mahsus olan kahramanlıklara özenmeyesin sakın.
Bana övgüler dizmekten de geri kalmayasın ha!”
Venüs’ün oğlu (Eros) ona karşı şu cevabı verdi:
“Ey Nur Saçan (Phoebus), senin okun her şeyi vurmaya muktedirdir belki; fakat bendeki seni bile vurabilir. Nasıl bütün hayvanlar, tanrılardan daha alt seviyedeyse, benzer şekilde senin şanın da benimkinden aşağıdadır.”
Küpid (Eros) sözünü bitirdi. Bir an önce harekete geçmek için havayı yaran küçük kanatlarını çırparak havalandı ve az sonra Parnassus dağının ağaçlıklı tepesinde durdu.
Elini uzatıp çantasından iki ok çıkardı, her biri farklı etki yaratan cinstendi. Biri, aşkı uzaklaştırırken; diğeri yakınlaştırırdı. Aşkın şiddetini artıran ok altındandı, ucu keskin ve parlak idi. Aşkı uzaklaştıran ise törpülenmiş ve sivri olmayan ucu kurşunla kaplıydı.
İşte bu ikinci ok ile Peneus’un kızını vurdu. Fakat ilkini Apollo’ya fırlattı ve oku öyle derine sapladı ki iliklerine işledi.
Öyle ki, Apollo, anında sırılsıklam aşık oldu. Fakat kız, aşk sözcüğünden bile uzak durmaktaydı.