Gönderi

Kız, Alper'in elindeki dergiye baktı. "Cidden artık oha ya üç yüz bir kişi öldü tek bir kişi istifa etmedi bir de isyan eden vatandaşı tekmeliyorlar... Hâlâ da, 'Tutunamayanlar biziz,' diyor şaka gibi. Şimdi biri bir şey dese onu da üç yüz birden yargılamayı bilirler hemen." "Niye etsin kızım? Toplumsal hafıza mı var, kim hatırlayacak iki ay sonra? İstifa edip de niye makamından, parasından olacak? Unuturuz nasıl olsa. İstifa bir kültür, bizde yok." Alper, yanında konuşulanlara, "Toplumsal hafızamızın zayıf olmasından değil, daha gerçekleştiği anda bir şey hissetmiyor oluşumuzdan," diye itiraz etti sessizce. "Sevmediğin, pek de görmediğin akrabanın cenaze evinde üzgün görünmeye çalışmak, yalandan ağlamak gibi... Sonra da hiç aklımıza gelmiyor zaten... Ancak yılda bir, yıldönümünde... O da anmak ve üzgün görünmekten bir menfaatimiz varsa..." Lakin düşüncesi, gözlerini dünyaya açtığı anda kapayan bir bebek gibi kısa ömürlü oldu, "Annen samimi," dedi içsesi... Zeynep Hanım hayattaki duruşuyla Alper'e insanlığa ilişkin genellemeler ve indirgemeler yapma imkânı vermek istemez gibiydi. İki haftadır sadece bu konuyu konuşuyor, haberleri izlerken gözyaşlarına boğuluyor, adını koymasa da resmen yas tutuyordu bu hiçbirini tanımadığı madenciler için. Onların uğradığı haksızlığı kabul edemiyor, elinden bir şey gelmeyişi hem bedenine hem ruhuna acı veriyordu. Zaten Zeynep Hanım için mayıs ayı yas ayıydı. Kanlı 1 Mayıslar, idamlar... "Hastalık belki de annem gibilerin durumu?" diye geçti önce Alper'in aklından. Sonra, "Yoksa bende mi bir sorun var?" diye şüpheye düştü. Böyle tefekküre daldığı anlarda Alper düşünceyi ıslatıp çamurlaştırıyor, onu biçimden biçime sokuyor lakin nihai bir biçim verip yeniden katılaştıramadan kaldırıp bir kenara fırlatıyordu.
Sayfa 47 - Giriş, Aşka kılavuzmuş yavru kedilerKitabı okudu
·
59 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.