Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

160 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
“…sonra şişeyi Asle’ye uzattı bir yudum içmesini istedi, Asle içkiyi yudumladı, derken Sigvald Baba elindeki kemanı Asle’ye verdi, biraz çalıp havaya gir dedi, en iyi müzik yavaştan çalmaya başlayıp, incecik tınılardan yükseklere taşımakla, hiçlikten muazzama çıkmak şeklinde olur, dedi, Asle oturduğu yerde hiçlikten başladı çalmaya, ta altlardan başladı müziğe, çalabildiği kadar ağır ve alçak tonlardan çaldı biraz ve giderek üst perdelere yükseltti.” — Jon Fosse, Üçleme Döngüler, potansiyel durumlar, tekrarlar, farklılıkların yanında benzerlikler, insanın tarihselliği ve tabii ki sıradan yaşamın mistikliği. Bunlar Jon Fosse’yi çok etkileyen kavramlardır ve yapıtlarında bunları ele alır. Bilinç akışı tekniği kullanır Fosse ve bu sayede sürekli kahramanların zihninin içindeyizdir. Sanıyorum ki bunu daha da vurgulamak için çok farklı bir yazma biçimi kullanır. Cümleleri sonlanmaz, virgüllerle akar gider. Kahramanımız anında geçmişe döner ve bunu cümleyi aktif olarak takip ederken fark ederiz, biz okuyucular. Hatta bazen ana kahramanın kim olduğunu bile unuturuz. Bu yüzden kolektif bilinç akışı tekniği bile denebilir, böyle bir terim var mı bilmesem de. Üçleme’de, Alida ve Asle birbirlerini seven ve yaşama tutunmaya çalışan, “toplumun kabul etmedikleri” grubunun bir parçasıdırlar. Asle’nin babası Sigvald baba, çocuğu da yine Sigvald’dır. Asle yaşamını yitirdiğinde, Alida’nın yaşamına Asleik gelir. Yine Asle’nin kız çocuğu, Ales’tir. Kelime oyunları, tekrarlar, benzerlikler: hep yüzümüze çarpar bunu Fosse. Yaşamın döngüselliği ama döngüselliğin içindeki farklar. Potansiyeller ve yaşantılar. Bir travmatik hatıranın, bir çekirdek anının, gün içerisinde gözününüz önünde belirişini düşünün. Ansızın kalabalıkların içinde, araba sürerken, bankada sıra beklerken, partideyken veya kim bilir neredeyken zihninize düşüverir. Bilinçdışı, sizin onu çağırmanızı beklemez. Onun kendi hükümleri vardır ve sizi ansızın ele geçirir. İşte tam da bu duyguyu muhteşem yaşatıyor Jon Fosse. Annesini kaybetmiş bir kız çocuğunun özlemi, bir olayın tam ortasında kahramanı ele geçiriyor ve cümle aniden bir tarihsel sıçrama ile devam ediyor. Flashback’ler onun eserlerinde sıkça karşılaştığımız bir olgu. Henüz daha Türkçeye çevrilmeyen, “yazamamış olarak ölüp gitmekten çok korktuğunu” söylediği, Fosse’nin magnum opus’u olan Septology eserinde, Trilogy(Üçleme)’de bulunan kahramanlar yine çıkar karşımıza: Asle, Ales, Alida. Hatta bu eserde, iki adet Asle bulunmaktadır. İkisi de ressamdır. Benzerliklerle beraber farklılıklar barındırırlar. İkisi de birbirlerini görürler gözlerinde. Karşısındaki insan olmanın kıyısından dönmüş hayatlar. Bunu vurgulamak istemektedir Fosse. Anılara ve geçmişe tanrısal bir anlam yüklüyor. Septology’de, “Yaşanan anıların artık olmaması ama yine de mevcut olması”, diyor Fosse, “tanrının varlığına benzer: Hiçbir yerde değildir ama aynı zamanda mevcuttur.” Bu çok etkiliyici. Asle’yi kaybeden Alida, hep ruhunda yaşatıyor onu. Annesi Alida’yı kaybeden Ales, anılarında var ediyor onu, ölmüş olsa dahi, annesiz bir dünya mümkün değil. Bu mistik değil de nedir? Bu kuvvetli bağların, bu açık seçik gösteremediğimiz ama sezdiğimiz manevi duyguların. Zaten bu yüzden, gündelik yaşantıların mistisizmini yaptığı için, realist olarak görür kendisini Fosse. Aslında Septology(Yedilik) isimli kitabı bir nevi otobiyografik roman gibi gözükür, fakat bir yandan da kendisinden başka evrenlere bir kaçıştır. Bu yüzden, kendinden parçalar olduğunu kabul etse de, bir otobiyografi olarak bakılmasını istemez. Kitap, Asle’nin dine dönüşünü konu edinir. Ama burada misyoner bir Hristiyanlık vurgusu yoktur. Aslında hangi dine inanıyorsak, sanki ona dönüş gibi düşünebiliriz: Çocukluğundaki inanışa spiritüel bir geri dönüş. Daha hafif, daha realist, daha özgür; ama mistik. Zaten her zaman “God” ifadesini kullanmaktan kaçındığını söyler Fosse. Onun söylemek istediği, kelimenin karşılık geldiği ruhsal durumu ifade etmek. Bu ruhsal hissi, kahramanların diyalogları ve yaşantısıyla aktarmaya çalışır. Zaten o yüzden, Nobel ödülü ona böyle takdim edildi: “…söylenemeyeni dile getiren eserleri için.” ve dahası: medium.com/t%C3%BCrkiye/b%...
Üçleme
ÜçlemeJon Fosse · Monokl Yayınları · 2021146 okunma
·
69 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.