Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Mahmure Abla geldi ve dedi ki: — Dün gece Kolonel Heathcote Smythe geldi, seni görmek istedi. Şimdi, sen gelmeden önce de geldi, tekrar geleceğini söyledi. Kolonel H. Smythe, Amerikalı Galthorpe’un sağ koluydu ve Rumeli Hisarı’nda bize komşuydu. Kendi kendime dedim ki: “Her hâlde şahsen beni tevkife gelecek değildir; olsa olsa, siyasî bir şeyler söyleyecek.” Kolonel H. Smythe, saat on biri geçe geldi. Bunu hatırlıyorum. Çünkü, Dr. Adnan telefondaydı ve diyordu ki: — Hayır, hayır, kendisi burada. Bir şey olmadı. Sordum: — Ne var? — Talebeden biri, güya iki İngiliz zabiti seni bir arabada götürürken görmüş. Kolonel Smythe, kendi hakkında dolaşan söylentilere rağmen sakin ve canayakın bir insan gibi görünüyordu. Bahriye üniforması içinde uzun boylu ve bahriyelilere has tavrıyla hoş bir intiba bırakıyordu. Yüzü hislerini pek açığa vurmuyordu. Gözlerinin kenarında ve sımsıkı ince dudaklarında bir kurnazlık hissediliyordu. Vaktiyle, Tevfik Fikret’in talebesi olduğundan, önce Türkçe konuşmaya başladı. İyi konuşuyordu. Fakat, çarçabuk İngilizceye başladı ve niçin geldiğini anlattı. İngiltere, bu millî hissiyatı, yani mitingleri çok beğeniyormuş. Bundan başka da, İngiltere’nin milleti temsil eden bir hükûmeti, mutlakıyete tercih edeceğini de ilâve etti. — Sizin bu fikirde olan adamları Malta’ya göndermiş olduğunuzu haber aldım, derken içimdeki istihzayı zor zaptediyordum. — Onlar İttihatçı idiler. — Geçmiş günlerde İttihatçı olan çok adam vardı. Meselâ, bugün İttihatçılara muhalif olan Ferit Bey. — Şu Trablusgarp kahramanı, değil mi? Demek kahraman tabiatlılar aforozluydular. Sualine cevap vermeden dedim ki: — Beni tevkif etmiş olduğunuzu, bütün şehir söylüyor. Biraz şaşırdı ve alelacele şu kelimeleri söyledi: — Oh, we gave up this idea. Acaba beni tevkife karar verip de sonra vaz mı geçmişlerdi, yoksa bu bir tehdit miydi? Ve acaba herhangi bir dakika beni tevkif edecekler miydi? Bunu kestiremiyordum. — Millî Kongre’de faaliyetinizi haber aldık. — Onlar gizli değildi ki! — Aynı zamanda Sultan Ahmed’teki gibi bir miting daha yaparak Padişah’ı seçime ve Meclis’i açmaya zorlamak istiyormuşsunuz. Bu defa ben şaşırdım. Gerçi böyle bir fikir aramızda konuşuluyor idiyse de, bunu kongrenin toplantısında söylememiştik. Böyle bir karar alırsak, bunu İngilizlere söyleyecektik ama, onlar bunu nereden haber almışlardı? Yüzümdeki şaşkınlığı anlamış olacak ki, muzafferce bir gülümsemeyle: — Buna devam ediniz. Büyük bir miting yapınız, Meclis’in iadesine karar verirseniz, İngiltere de sizi tutar ve halkın temsilcileriyle anlaşmayı Padişah’la anlaşmaya tercih eder. Ben: — Bakalım, dedim. Nihayet, bize başarı diledi ve gülümseyerek ayrılırken: — Bunu dostlarınızla konuşunuz, dedi. Bundan kimseye bahsetmeden önce, Kolonel H. Smythe’in söyledikleri üzerinde hayli düşündüm. Acaba, bu resmî makamların ilhamı mıydı? Acaba İngiltere Doğu’daki siyasetinden bahsederek, halkın hareketine mâni mi olmak istiyordu? Yoksa, Kolonel H. Smythe sadece benim ağzımı mı arıyordu? İçimdeki bu suallere ben cevap bulamadım (Kolonel Smythe bir gün hatıralarını yazarsa, herhâlde okuyacağım).
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.