"Sürekli yetişmem gereken bir yerin, geç kalmışlığın ağırlığını taşıyordum.
Neye ya da nereye yetişmem gerektiğini bilmeden.
Yaşamaya, gezmeye, yeni insanlara, yeni kitaplara, yeni sokaklara, yeni aşklara gecikiyordum sürekli, ya da ölmeye..."
Hüzünlü kadınların hüzünlerini öyle etkili anlatmış ki yazar, okuyanların derinden etkilememesi mümkün değil!
Yazarın duyguları ve eşyayı betimlemesi kesinlikle inanılmaz derecede gerçekçiydi.
Anlattığı karakterler ve onların yaşadığı maddi, manevi dünyalar bu kadar vurucu sunulamazdı belki de...
Kesinlikle bu kalemi , karşınıza bir gün bir kitabevi rafında karşınıza çıkınca, tanımaya çalışın,
asla pişman olmazsınız...