Gönderi

"Ur'a Ağıt", bazı akademisyenler tarafından Eski Ahit'teki Ağıtlar Kitabı'na benzetilmişti. Akademisyenlerin birbirinden farklı çivi yazılı tabletlerden bir araya getirdikleri bu coskulu eserde Tanrıça, Ningal şehri için göz yaşı döker: "Çanak çömlek değil de ölüler kaplamıştı kapıları. Aralandı surlar; yığıldı ölüler yollara, ihtişamlı kapılara." ***Akad yaratılış öyküsünde yaratıcı tanrı En- lil şöyle der: "İnsanları yaratacağım, onlar tanrının yükünü taşıyacaklar ki (tanrılar) dinlensinler." Sümerler kendilerini korumak için tanrıların isteklerini yerine getirmeli ve onları memnun etmek zorundaydı. Bunu hatırlamak için her hanenin kendi koruyucu tanrı heykelciği vardı. ***I. Sargon, tarihin ilk imparatorluğunu Sümerleri fethederek kurdu. Bu imparatorluk tamamen Sümer kültürü üzerine inşa edilmişti. Örneğin tanrı An, Akad İmparatorluğu'nda Anu olmuştu. Sümerlerin tüm tanrıları ya doğrudan ya da isimleri değişerek aynen Akadlar tarafında sahiplenilmişti. Bu daha sonra Babil, Asur, Hitit ve hatta Yunanlar tarafından devam ettirilmiş ti. Örneğin Gılgamış Akadlarda Sargon'a, Mısır'da Musa'ya, Yunanlarda Oedipus'a dönüşmüştü. Aynı şekilde tanrıça İnanna sonradan Mezopotamya'da İştar'a, Mısır'da İsise, Anadolu'da Kibele'ye, Suriye'de Ma'ya, Yunanlar'da Demeter'e, Girit'te Rhea'ya dönüşmüş- tür. Bazı tanrılar bazı uygarlıklarda önemsizken bazı uygarlıkta çok önemli hâle de gelebiliyor. Örneğin Marduk Babil'den önce önemsiz bir tanrı iken I. Nabukadnezar (MÖ 12. yy) dönemi ile birlikte en gözde tanrılardan biri olmuştur. Enlile atfedilen özellikler artık Marduk'undur. Marduk bir Sami halkı olan Amorilerde Martu olurken Batı dillerine Mars olarak geçmiştir (Demirci, 2017). Bu örnekler sadece tanrılar üzerinden verilmiştir. Diğer tüm alanlarda örneğin hukuk, tarım, teknik, miras, evlilik vb. birçok kültürel olguların kaynağı Sümerlerdir. ***Adnan Oktar ve ekibinin tuzağına nasıl düştüğünü detayları ile anlatılıyor. Detaylar bir insanın nasıl manipülasyonlarla kandırılabileceğinin inceliklerini gösteriyor. Oktar ve ekibi AVM'leri mesken tutuyor çünkü buraya gelen genç yaştaki kadınları kolaylıkla izleyebiliyorlardı. Tuzaklarına düşürdükleri (günlerce takip ettikten sonra) genç kadına bir bahaneyle yaklaşıp ona, sanki ünlü birisiymiş gibi hayranlık beslediği izlenimini vererek ilk adımı atıyorlar. Genç kadında kurumsal bir intiba yaratıp ona güven veriyorlar. Sonraki adımlar da aynen bu şekilde devam ediyor. Her şey adım adım gerçekleşiyor. Her adım bir manipülasyonu içeriyor ve sonraki adım bir önceki manipülasyon üzerine inşa ediliyor. Böylelikle bir manipülasyon geçmiş manipülasyonları unutturuyor. Örneğin tanıştığı kişi onu iş görüşmesine çağırıyor ve ilk görüşmede kadına 3.000 TL veriliyor. 3.000 TL'lik manipülasyon diğer manipülasyonların üstünü örtüyor. Her adımda kadın, yalnızca içinde bulunduğu durumu görebiliyor ve bu durumla ilgileniyor.Örneğin parayı nerede harcayabilirim gibi şeyleri düşünüyor. Ama ekip bir sonraki manipülasyon için de ha em. Her adım düşünülmüş bir tuzağı barındırıyor ve insanım zaaflarından yararlanarak ilerliyorlar. Manipülas yon öyle bir noktaya geliyor ki genç kadın tamamen tuzağa düşmüş oluyor ve artık verilenlerin karşılığını istemeye başlıyorlar. Tuzağa düşmüş biri artık geri dönüşü olmayan bir yolda olduğunu anladığında artık çok geçtir. O kadınlar için her şey bir AVM'de başlamıştı ve hiç istenmeyen nokta- larda bitti. Peki tüm insanlık tarihi için her şey 5.000 yıl önce başlamış olabilir mi? Insanların zaaflarını kullanmak yeni bir şey değil. Bugün AVM'ler var ise 5.000 yıl önce de zigguratlar vardı. Önce güven verdiler, tanrılarla konuştuklarını söylediler; tanrıların hastalıkları, felaketleri önleyeceklerini kulaklarına fısıldadılar. Zaafları olan köylü korku ve kaygılarının giderildiğini görünce toprağının birazını tapınağa vermeye ikna oldu. İlk manipülasyon böylece başlamış oldu. Bu kişi birkaç bin yıl sonra doğacak olan torununa nasıl bir dünya vereceğinin henüz farkında değildi. Çünkü henüz tam manipülasyondan geçmemiş kişi, sorgusuz sualsiz, tam tuzağa düşmemişti. Tapınak görevlilerinin daha çok işi vardı. Tanrılar çok fazlaydı, ritüeller tam oturmamıştı, her şeyin yazıldığı temel bir kaynak yoktu, çoğu şey kulaktan kulağa yayılıyordu. Söylencelerin çoğu yazı öncesinden kalmaydı ve tutarlı değillerdi. Bir imparatorluk gidince tanrılar da gidiyor veya isim değiştiriyordu. İnanç çok kaygan bir zemindeydi. Yıllar içerisinde insanlar dini manipülasyona uğruyor ve her geçen zaman içinde dinin "tutarsız" yönleri eleniyordu. Elenen unsurlar unutuluyor ve sonraki nesiller için hiç olmamışçasına tarihin arka oda larında saklanıyordu. Manipülasyon özellikle de sorgulamama üzerine işliyordu, her manipülasyon geçmiş manipülasyonları adeta siliyordu. Yılllar geçti tek tanrılı dinler ortaya çıktı. Dini kitaplar yazıldı, yetmedi peygamberlerin sözleri eklendi, o da yetmedi yorumlar eklendi. Artık öyle bir noktaya gelindi ki tuzağa düşmüş kişi, arzularına erişebiliyor ama geçmişin bu manipülasyonunu göremiyordu. Genç kadına yapılan manipülasyon birkaç yıl sürmüştü. 5.000 yıllık bir manipülasyonun değeri paha biçilemezdi. Bugün biz 50-60 yıllık bilgi birikimi ile insanların gerçekleri görünce aydınlanacağını düşünüyoruz. Oysa ortada en az 5.000 yıllık bir manipülasyon var.
·
56 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.