Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Mari'nin akıl hastanesindeki arkadaşlarına veda mektubu
Genç bir avukatken bir İngiliz şair tarafından yazılmış dizeler okumuş, çok etkilenmiştim. "Taştan fışkıran bir pınar ol, suyu tutan bir kuyu olma." Bu sözlerin doğruluğuna inanmamıştım o zaman. Çünkü taşmak tehlikeliydi, taşan suyun sevdiklerimizin bulunduğu alanı basması olasılığı vardı, onları sevgi ve coşkumuzla boğabilirdik. Hayatım boyunca, iç duvarlarımın sınırlarını aşmayan bir sarnıç olmaya çabaladım Derken, hiçbir zaman anlamadığım ve anlayamayacağım bir nedenle panik ataklarına tutulmaya başladım. Olmamak için onca çaba harcadığım tipte bir insan oldum: fışkıran, yatağından taşan, her yanı sulara sellere boğan bir pınar. Bunun sonucunda Villete'e yatırıldım. Tedavi oldum, iyileştim, sarnıca dönüp sizlerle tanıştım. Dostluğunuz, sevecenliğiniz ve birlikte geçirdiğiniz pek çok mutlu an için teşekkürler. Birlikte akvaryumdaki balıklar gibi yaşadık: İhtiyacımız olduğunda bize yem attılar ve canımız istediğinde camın öte yanındaki dünyayı görebildiğimiz için hayatımızdan hoşnuttuk. Ama dün, bir piyano ve şu zamana kadar herhalde ölmüş olan bir genç kız sayesinde çok önemli bir şey öğrendim. İçerideki yaşam ile dışarıdaki yaşam birbirinin tıpkısı. Orada da burada da insanlar gruplaşıyor, çevrelerine duvarlar örüyor ve kendilerine tuhaf gelen hiçbir şeyin sıradan yaşamlarını sarsmasına izin vermiyorlar. Birtakım şeyleri sırf alıştıkları için yapıyorlar, yararsız konuları inceliyorlar, aralanında eğleniyorlar, çünkü eğlenmek gerekir, dünyanın geri kalanında olup bitenlerden onlara ne? En fazla, televizyonda haberleri izliyorlar -bizim de sık sık yaptığımız gibi- ve böylece sorunlarla, haksızlıklarla dolu dünyadan ne kadar uzak olduklarını hissederek mutluluklarını bir kez daha doğruluyorlar. Demek istediğim şu ki... Kardeşlik Çemberi içinde sürdürdüğümüz yaşamın Villete dışında yaşayanlarınkinden hemen hemen hiç farkı yok: Herkes akvaryumun cam duvarlarının dışında olup bitenleri fark etmekten dikkatle kaçınıyor. Bu durum bana uzun bir süre iyi geldi. yararlı oldu, rahat ettirdi. Ama insan değişiyor. Artık serüven peşinde koşmak istiyorum. Altmış beş yaşındayım ve yaşlılığın getirdiği tüm kısıtlamalardan haberim var. Gene de Bosna'ya gidiyorum. Orada beni bekleyenler var. Onlar beni tanımıyor, ben de onları tanımıyorum ama yararlı bir şeyler yapacağıma inanıyorum. Üstelik, serüven duygusu, tehlike korkusu bile yeter; yıllarca refah ve sıkıntı içinde yaşamaktan iyidir.
·
49 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.