Gönderi

415 syf.
10/10 puan verdi
AMOR FATİ :)
Hepimizin aldığımız kararlardan, olduğumuz yerden ve kişiden şüpheye düştüğümüz; ''Her şey çok başka ve güzel olabilirdi.'' dediğimiz anlar olmuştur. Belki de bazılarımız bütün hayatını bu keşke ve acabaların arasında geçirmiştir. Dr. Bruer de bu kişilerden biri. Yaşadığı yerin en saygın doktoru, zengin ve iyi bir ailesi var ama mutlu değil, tatmin olmuş değil. Nietzche ile -sözde ona çaktırmadan- onu tedavi için başladığı süreç zamanla kendisinin tedavi sürecine dönüşür. Bir oyun gibi başlayan bu zaman dilimi Dr. Bruer'in kendini arama yolculuğu olur. Sonunda ikisi de birbirini tedavi eder. Tedavi sürecinde her şey altüst olmaya başlıyor gibi görünse de Bruer bir hipnoz seansı sayesinde, hayalinini kurduğu ve yaşasaydı çok mutlu olacağını düşündüğü o hayatı bir an için tecrübe eder ancak yine mutlu olmadığını hisseder. Hipnozdan çıktığında şu anki hayatının kıymetini idrak etmiştir. Karısını ve çocuklarını daha çok sevmektedir. ''Onun şimdi kıymetini biliyorsun çünkü onu kaybetmenin nasıl bir şey olduğunu çok yakından deneyimledin.'' cümlesi bir tokat gibi çarpar yüzümüze. İnsan budur işte. Kaybettiklerinin müptelası... Elimizi uzattığımız an tutabildiklerimiz nedense tutamadıklarımızdan daha az değerli gelir bize. Elde etmek için can attığımız şeylere zamanla alışınca o kadar da kıymet vermemeye başlarız. Kaybetmekten korkmamaya başlarız. Ta ki gerçekten kaybedene kadar. Hipnoz sahnesini okuyup bitirene kadar içimde bir sıkıntı vardı doğrusu. Gerçekten ailesini bırakıp gittiğini düşünmüştüm Bruer'in. Hele ki seçtiği hayattan mutlu olmadığında artık geri de dönemeyeceğini düşünüp sanki ben onun yerindeymişim gibi çaresiz hissetmiştim. Sürecin bir hipnoz seansı olduğunu anladığımda ise rahat bir nefes aldım ve garip bir şekilde mutlu hissettim. Keşke hayatımızdaki büyük kararlar öncesinde böyle minik fragmanlar izleyebilsek seçimlerimizin sonuçları hakkında. Ancak bu mümkün değil ve hayat böyle bir yer değil. O yüzden seçimlerimizi bu bilinçle yapmalı ve en önemlisi de seçimlerimizi sonuçlarıyla beraber sevmeli ve kabul etmeliyiz. Bence bu kitabın en güçlü mesajı budur. Bruer hipnozdan çıktıktan sonra karısına duyduğu aşk alevlenmiştir. Hatta ona yeniden evlenme teklifi eder. Eşi ona ''Benimle 14 yıl önce evlenmeye karar verdiğini sanıyordum.'' der. Bruner ise ''Önemli olan bunu yapmaya bugün karar vermiş olmam ve her gün...'' der. Andropoza girmiş Bruner'in gerçek düşmanı aslında yaşlanma, ölüm ve özgürlük korkusudur. O, zamanın her şeyi öğüten çenelerinden korkmaktadır. Halbuki hayat budur ve seçtiğimiz hayatı kabul etmeli, kaderimizi sevmeliyiz der Nietzche. Kitabı genel olarak karamsar ve üzücü bulanlar olmuş. Ben tam aksini savunuyorum. Dr. Bruner'in yaşadığı bunalımları çözmesi, seçtiği hayatı kabul edip bununla mutlu olması... Amor Fati... Ayrıca sonunda Nietzche'nin de kendisiyle ilgili zayıf yanları kabul etmesi ve Bruner'in birlikte yaşama teklifini reddedip ''Şu an yalnızlığa mecbur değilim, yalnız olmayı tercih ediyorum. Bana bu seçeneği verdiğin için teşekkür ederim. Nereye gidersem gideyim başka bir seçeneğim olduğunu biliyorum.'' demesi beni çok mutlu etti. Kitap boyunca aslında ben de Dr. Bruner gibi Nietzche'yi iyileştireceğimizi sanıyordum. Sonuçta kitabın adı bile Nietzche Ağladığında olduğuna göre konu ''Almanya'nın en büyük filozofu olmalıdır'' düşüncesiyle okudum kitabı. Nietzche'yi iyileştirmeyi beklerken kendimi bulma yoluna çıktığımı fark ettim sonradan. Yazar bu oyunu çok iyi planlamıştı. Aslında merkezde okurun kendisi olacaktı ama okur bunu sonradan fark edecekti. Leziz bir psikolojik yolculuktu. Yalom'un tüm eserlerini tane tane okumayı düşünüyorum. Bize böyle güzel bir eser bıraktığı için kendisine minnettarım.
Nietzsche Ağladığında
Nietzsche AğladığındaIrvin D. Yalom · Ayrıntı Yayınları · 202352,8bin okunma
·
1 artı 1'leme
·
71 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.