Beni her zaman istemişti. İçimde, derinde bir yerde bunu
hep bilmiştim. Hep. Son dokuz yılını o da benim gibi ya
şamıştı. Yalnız. İkimiz de kendi yollarımıza savrulmuştuk.
Ayakta durmuş birbirimize bakarken enerji birikiyordu. Zihinlerimiz bir zamanlar inandığımız yalanları inkar ederken
kıpırdayamıyorduk. Her şey gün gibi açıktı. Bir yanım aptal
gibi hissediyordu. Bir başkasının hasedine kurban olacak
kadar saf. Sahiden de, güvensizlik hissimin hayatımı bu kadar kontrol altına almasına izin vermeseydim Stephanie'nin
bu olayda payı olamayacaktı.
"Daniel." Yumuşak bir sesle ve tereddütsüz ona seslendim. Elimi kaldırdım. Parmak uçlarım, onu yanıma çağırırken havada sallanıyordu.
Yüzü rahatlama hissiyle aydınlandı ve aramızdaki mesafeyi kapadı. Parmak uçlarımız birleşti. Ruhlarımız teması
mızın neşesi ile oldu.
Gözleri, parmaklarımızdan yüzüme çıkarken kalbim
tekledi. Ağzı gördüğüm en üzgün, en tatlı gülümseyişe bü
ründü. "Seni özledim," diye fısıldadı.
Başımı eğdim. Hiçbir ifadeye bu kadar katılamazdım.
Kendi küçük, üzgün gülümsememle ona cevap verirken,
yaşlar yanaklarımdan aşağı süzüldü.
Gözyaşlarımı silerken, gülümsemesi genişledi. Sonundagözleri gerçek bir neşe ile parlıyordu ama kelimeleri hala
keder yüklüydü. "Bu yüzü özledim." Parmaklarımı bırakıp
yüzümü ellerinin arasına aldı. Dokunuşu, vücudumdaki her
siniri harekete geçiren bir sevgi ile dolu ve aynı zamanda
yatıştırıcıydı. "Bu dudakları da." Başparmağını alt duda
ğımda dolaştırıp, sonra yumuşak ve ihtiraslı bir şekilde öpmeye başladı.
Destek almak için ona yapıştım, gözlerine dalarken dizlerim zayıflamıştı. Aşkı çok yoğundu ama ruhunda çok fazla üzüntü taşıyordu. Acısı çok derinlere işlediğinden dolayı
bir daha asla iyileşemez mi, diye merak ettim.
"Ve bu gözleri." Dudakları ile iki göz kapağımı da sırayla
öperken bunları dedi. Elleri ile omuzlarımı kavramış halde
geri çekildi. "Dokuz yıl kaybettim." Titrek ellerle beni tuttu, ıstırabı açıkça belliydi. Kendimi daha fazla tutamadım.
Yüzünü avuçlarımın içine alıp dudaklarını benimkilere
doğru çektim. Dokunuşumdaki çaresizlik, beni bir daha bı
rakmamasını talep ediyordu.
Tepkisi ani oldu.
Bir eli sırtımın aşağısına indi, diğeri ile saçlarımın arası
na gömülerek beni kendine daha da yaklaştırdı. Dudakları
hararetliydi ama nazikti ve tatlıydı; her zaman tatlıydı. Kendimi ona tamamen teslim ederken, içimde kabaran arzudan
dolayı bedenim alev alev yanıyordu. Bu sefer kendimi tutmayacaktım.
"Melanie." Dudakları ile benimkileri teslim alırken, mı
rıldandı. Eli omurgam boyunca indi, bel çukurumdaki diğer
eli ile buluşurken artan sıcaklık vücuduma yayıldı.
Nefes almak için geri çekildim.
Bir saatten az bir süre önce, bir daha asla çıkamayaca
ğımdan emin olduğum bir depresyonun içine batarak evin
içinde dolaşıyor olduğum gerçeğini kavramak zordu.
Sayfa 221