Gönderi

165 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Tarih: Değişik Bir Başlangıç
ARNOLD John H., Tarih, (Çev: Sevda ÇALIŞKAN), Dost Kitabevi Yayınları, Ankara 2007, 167 s. “Tarihçiler geçmişte olmuş her olayı anlatamaz, sadece bazılarını seçerler.” 1. GİRİŞ Tarih, John Hugh Arnold ’un 2000 yılında History: Very Short Introduction adıyla yayımlanmış eseridir. Tarihe giriş niteliği taşıyan bu eser, yazarın da belirttiği üzere tarihe ilgi duyanlar için bir ilham kaynağı olma özelliği taşımaktadır. Arnold eserinde, tarihi farklı dönemlerden kesitler sunarak değişik açılardan ele almıştır. Çeşitli tartışma soruları ortaya koyarak tarih ve tarihle ilişkili olgu ve kavramlar üzerine değerlendirmeler yapmıştır. Tarihi salt teorik bağlamından kopararak öykülerle bağlantı kurmak suretiyle okuyucuyla buluşturmuştur. Böylelikle eser tamamen bir ders kitabı olma monotonluğundan kurtarılmıştır. 2. İÇERİK VE TARTIŞMA SORULARI Kitabın ilk bölümünde Arnold; Hıristiyanlık, Katharosçuluk ve engizisyon üçgeninde, 14. yüzyılın başında Fransa’da yaşanan bir cinayet öyküsünü okuyuculara aktarmıştır. Bu örnek eşliğinde tarihin konusu, tarihçilik, tarih yazımı gibi Tarihin temel yapıtaşları özelinde incelemelerde bulunmuştur. İkinci bölümde yazar, antik ve orta çağdan çeşitli tarihçiler ve eserlerinden örnekler vermekte; tarih yazımının geçirdiği aşamalar, tarih yazımını meydana getiren öğelerin kaynağı; tarihte nesnellik-öznellik ile gerçek-kurgu ayrımlarını ve ayrıca tarihin algılanışı ile tarih ve diğer bilim dalları arasındaki ilişkileri ortaya koymaya çalışmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümünde 16. ve 20. yüzyıllar arası dönemdeki tarihçilik süreci konu edinilmiştir. Antiquarianlar (mazi tutkunları), Pyrrhoncular (şüpheciler) ve Aydınlanma Dönemi ve sonrası tarihçileri özelinde çeşitli kıyaslama ve eleştiriler yapılmıştır. Tarihin modern bir bilim dalı haline gelişi ve bu süreçte yaşanan sancılar ile değişim ve dönüşümlerden bahsedilmiştir. Gerçeklik, tarihsel belgelerin kullanımı ve geçmiş ile şimdi arasındaki fark, üzerinde durulan diğer konular olmuştur. Dördüncü bölümde George Burdett vakası üzerinden tarihin kaynakları meselesi tartışılmıştır. Kaynak anlayışının gelişimi ve kaynaklardan elde edilen her kanıtın gerçek tarih yazımında kullanılıp kullanılamayacağı hususunda değerlendirmeler yapılmıştır. Ayrıca tarihsel objektiflik, kaynakların güvenilirliği ve arşivciliğin önemi de bu bölümde değerlendirmeye alınan diğer konu başlıkları olmuştur. Kitabın beşinci bölümünde bir önceki bölümde verilen vaka analizinin uzandığı noktalar yardımıyla belli başlı tespitler yapılmıştır. Tarih ile bağlantılı olarak toplumsal kalıplar ve modellemeler; bunların ne ifade ettiği ve tarih yazımını nasıl etkilediği işlenmiştir. Siyasi tarihçilikten toplumsal tarihçiliğe geçişteki süreci de ele alan Arnold; tarihin ekonomi, kültür ve din gibi kavramlar ile olan ilişkilerini de inceleme imkânı bulmuştur. Yazar altıncı bölümde çeşitli örneklere yer verirken bir olayın farklı dönemlerdeki algılanış biçimleri ve bu algıların tarih yazımına etkilerini irdelemiştir. Buna ek olarak ilgili bölümde tarihin insanlar eliyle dönemlere ayrılması (ve bu ayrımların sıhhatli olup olmadığı düşüncesi) ve mentalite kavramına açıklık getirmeye çalışmıştır. Arnold, yedinci ve son bölümde ise temel olarak iki farklı anlatıma sahip bir olaydan yola çıkmış ve bir tarihçinin bu tip bir olayı farklı kaynaklar üzerinden değerlendirerek gerçek ve doğru olan bilgiye ulaşmaya çalışmasının ne denli önemli olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca kitabın başında cevapsız bıraktığı bazı sorulara bu bölümde açıklamalar getirmiştir. Eser genel olarak incelendiğinde göze çarpan ilk nokta, tarih ve tarih yazımında karşılaşılan problemlerin açıklığa kavuşturulmaya çalışılmasıdır. İlk olarak geçmişte yaşanan her şey tarihin konusu mudur? Tarih ve geçmiş arasında nasıl bir ayrım yapılmalıdır? Arnold bu sorulara “… 'tarih' (yani biz tarihçilerin anlattıkları geçmişe ilişkin gerçek öyküler) yalnızca bizim dikkatimizi çekmiş olan ve çağdaşlarımızın bilmeleri gerektiğini düşündüğümüz şeylerden oluşur.” (s. 19) diyerek cevap vermektedir. Bu ifade aynı zamanda tarihin kim ve ne için yazıldığı sorusunun da kısmen cevabını vermektedir. Bununla birlikte yine Arnold’un ifadesiyle “… tarihçilerin gerçek öyküler arasında seçim yapmalarını sağlayan nedenler yıllar boyu değişime uğramıştır” (ss. 19-20). Zira politik, ekonomik, içtimai ve dönemsel birtakım etmenler tarih yazımını etkilemekte ve tarihçilerin tarih yazımı özelindeki düşünce yapısını da kaçınılmaz olarak şekillendirmektedir. Eserde dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, tarih açısından geçmişte yaşanan olayları sadece anlatmak yerine daha kapsamlı bir bağlam içinde değerlendirerek dönemin koşullarını ve diğer unsurları göz önünde bulundurarak bir bütün halinde ele almanın gerekliliğidir. Örneğin, kedilerin veya kedi öldürmenin Eski Mısır’da, Ortaçağ Avrupası’nda ve 18. yüzyılda Fransa’da ne gibi bir karşılığı olduğunu açıklamak; dönemin dini, siyasi, toplumsal ve kültürel kodlarını göz önünde bulundurmadan bir anlam ifade etmeyecektir. Benzer şekilde George Burdett olayını sadece eşine bağlanan maaş bağlamında tek başına değerlendirmek, bu olayı tarih bilimi açısından gereksiz bir anekdot olmaktan kurtarmayacaktır. Son olarak tarih yazımında kaynakların güvenilirliği ve kullanımı konusunda tarihçilere büyük iş düşmektedir. Tarihçiler, tarih yazımında başvuracağı belgelere - Baoudin’e göre - bir avukat gibi yaklaşmalıdır ve “… farklı ifadeler arasında bir denge kurmaya, olayları tam olduğu gibi sıralamaya ve 'tanıklara' (belgelere) tarafsız ve akılcı bir kuşkuyla bakmaya çalışmalı[dır]” (s. 61). Aksi takdirde yazılan her ne ise yalnızca tarihçinin tarihi olmuş olacak ve diğer insanlar için kurmaca bir öyküden farksız olmayacaktır. 3. GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Arnold, içerik açısından dar gibi görünen fakat tartıştığı konulara bakıldığında oldukça kapsamlı bilgiler sunduğu eserinde, tarih bilimine ilgi duyan veya bu alanda uzmanlaşmak isteyenler için yol gösterici bir görev üstlenmiştir. Genel olarak örnek öyküler üzerinden vermek istediği ana düşünceyi okuyucuya aktarmaya çalışmıştır. Ayrıca öykülerdeki boşlukları doldurmaktan kaçınarak asıl bağlamdan kopmamayı da başarmıştır. Bununla birlikte verdiği örnekler genel olarak Avrupa Tarihi üzerinedir. Buradaki önemli sayılabilecek sorun da bu noktadan kaynaklanmaktadır. Zira okuyucunun yabancı olduğu örnekler üzerinden bir konuyu tartışmak, anlaşılabilirlik ve akılda kalıcılık açısından sorun teşkil edebilmektedir. Ayrıca verilen örnekler okuyucunun öykünün içinde kaybolmasına (anlayabilmek için öyküye sıkı sıkıya bağlı kalmasına ve dikkatinin dağılmasına) ve yazar tarafından asıl vurgulanmak istenen noktaların kaçırılmasına da yol açabilir. Arnold sadece gerçek öyküler anlatarak değil, aynı zamanda birtakım sorular sorarak okurun düşünce dünyasını hareketlendirmeye yönelik bir girişimde bulunmuştur denilebilir. Bu noktada eserde anlatılan “gerçek öyküler” gerçekten tarihin konusu olmaya değer midir yoksa sadece geçmişten geleceğe aktarılan ve tarih adı altında sunulan basit kesitler midir? Bu gerçek öyküler yazar için tarihsel bir değere sahip olsa da başkaları için de böyle bir değer taşıması gerekir mi? Örneğin George Burdett’in hikayeleri, dünyanın herhangi bir yerindeki bir insan için bir anlam ifade etmekte, yani başkalarının ilgisini çekmekte midir ya da her tarihi metin böyle bir görevi üstlenmek zorunda mıdır? Kısacası tarihin evrensel olma gibi bir özelliği ya da zorunluluğu var mıdır? Bunlar, üzerinde düşünülmesi gereken konulardır. Özetlemek gerekirse tarih bilimi açısından bu eser, üzerinde düşünülmeye değer bir kılavuzdur. Eserin faydalı olacağına inanılan yanlarını özümsemek, benimsenmeyen tarafları ise göz ardı etmeden değerlendirmek gerekir. Sonuç olarak John Hugh Arnold’un tarih literatürüne kattığı bu eser, tarihe ilgi duyanlar için başucu kitapları arasında yerini almalıdır.
Tarih
TarihJohn H. Arnold · Dost Kitabevi · 200739 okunma
·
57 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.