Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Samle Çağla yazdı... MEHMET BİNBOĞA’NIN, “ŞİİRKENT'İN NARÇİÇEĞİ” ADLI ROMANI HAKKINDA BİR İNCELEME DENEMESİ...Samle Çağla Mehmet Binboğa'nın geçen yıl birinci cildi yayımlanan "Efelya" seri romanının ikinci cildi, "Şiirkent'in Narçiçeği" adıyla İzan Yayınlarından çıktı. Kitabın kapak dizaynı, Efelya'da olduğu gibi oldukça albenili görünüyor. Ön kapakta yine, ressam Serhan Güzey Kerestecioglu 'nun “İda” serisinden bir "Sarıkız" resmi var. Arka kapakta Hilmi Yavuz, Barış Erdoğan, Doç.Dr Bilgin Güngör ve Mehmet Toygar Özdemir'in kitap hakkındaki görüşlerine yer verilmiş. Bu kitap, Efelya'dan farklı olarak -biraz da kolay okunması için olsa gerek- kısa metinler halinde 69 bölüme ayrılmış. Geçen yılki görüşmemizde Efelya serisinin sinema filmi yapılacağını söyleyen yazar, özellikle Şiirkent'in Narçiçeği'nde kitabı bölümlere ayırırken senaryo tekniğinden azami ölçüde faydalanmış, dolayısıyla da her bölümü müstakil bir film sahnesi olarak düşünmüş olmalı. Seri romanların bir özelliği de hem bir seri içinde hem de bağımsız olarak okunabilmesidir. Mehmet Binboğa, serinin birinci kitabı olan Efelya'da konu olarak bir yasak aşkı işler. Her ikisi de evli ve ikişer çocuk sahibi olan sevgililer, aile düzenlerinin bozulmaması ve çocuklarının istikbali için, toplumsal baskıları da göz önüne alarak bu uğurda aşklarını feda etmekten çekinmezler. Birinci kitap Efelya; sevgililerin İtalya seyahatinden döndüğü, İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanında bir veda sahnesiyle biter. Serinin ikinci romanı olan Şiirkent'in Narçiçeği de doğal olarak bu sahneyle başlar. Sevgililer, gerek bu acılı kopuştan gerekse yerel basına dedikodu malzemesi olmaktan dolayı çok acı çekerler. Biz bu çalışmamızda kitabın konusu hakkında daha detaylı bilgiler vermekten ziyade, Binboğa romancılığı üzerinde durmak istiyoruz. Efelya romanıyla belirli bir roman üslubu yakalayan Binboğa, Şiirkent'in Narçiçeği'nde bu özgün üslubunu pekiştirmiş. Özellikle bu kitapta yazar, uzun ve sanatlı cümleler kurmuş. Örneklerine eski ustalarda rastladığımız artistik söyleyiş, Binboğa romanlarında yeniden filizleniyor. Binboğa, bu romanda daha önce sıkça kullandığı Arapça- Farsça sözcüklerden vazgeçmiş gibi görünüyor. Dil, hem daha sade hem de yer yer yerel söyleşilerle özgün bir kimlik kazanmış. Yine birinci kitapta çok sık rastladığımız şiir kullanımlarından da vazgeçmiş yazar; buna karşın bölüm başlarında, altında işleyeceği sahnelere koşut olarak, düzeyli beyitler kullanmış. Bu beyitler, okur için birer işaret fişeği görevi görüyor. Arka kapak yazısında Mehmet Toygar Özdemir Hoca’nın deyişiyle, “Mehmet Binboğa, dile hakim bir yazar. Bu sağlamlıkta onun edebiyat eğitiminden geçmesinin payı yüksek olsa da yazar, memleketinde yetiştiği kültür dairesinden edindiği destansı söyleyişi modernize ederek “destansı-lirik” diyebileceğimiz, yeni bir roman üslubu oluşturma çabasındadır. Yazarın aynı zamanda başarılı bir şair ve çocukluğundan beri musikiyle içli dışlı oluşu, ona roman dili için gerekli olan müzikalitesi yüksek bir söyleyiş özelliği kazandırmıştır. Binboğa metinlerinde hiçbir sözcük dile takılmaz, akide tadında akar gider cümleleri.” Binboğa, bu romanda devrik cümlelerden de vazgeçmiş. Genellikle basit zaman kipleriyle kurgulanmış sıralı cümleleri, en sondaki yüklemin bileşik zamanına bağlayarak örneklerini daha çok Tanpınar'da gördüğümüz, estetik söyleyişe yönelmiş görünüyor. Yazar, birinci kitapta şiir izleğinde yürürken, bu romanda da "roman kuramları" üzerinden hikâyeye bir arka plan yaratıyor. Şiirkent'in Narçiçeği, her ne kadar bir yasak aşkın son düzlüğünü anlatsa da dikkatli okur, bu kitapta bir yazar adayının, bir roman yazma macerasına da tanık olduğunu hissedecektir. Binboğa, bu sahnelerde yer yer öğretmenlik mesleğinin etkisi altında kalıp okura bilgi vermeyi abartmışsa da bir yasak aşk hikâyesiyle paralel yürüyen roman yazma macerasını detaylı bir şekilde ve başarıyla işliyor. Örneklerini daha çok post-modernist yazarlarda gördüğümüz, yazarın hikâyeden sapıp deneme tadında metinler oluşturması, bu kitapta da sık sık karşımıza çıkıyor. Romanın bir başka zenginliği de hemen her sayfada altı çizebilecek dolulukta özgün cümlelere sahip olmasıdır. Yazarın, halk kültürünü çok iyi özümseyip özellikle deyim ve atasözlerini yerinde ve rahat kullanması, bu romanın değerler eğitimi kapsamında okullarda örnek metin olarak okutulmasına imkân veriyor. Yazarın, şiire hakimiyeti düzyazıda da kendini gösteriyor ve bu roman âdeta 400 sayfalık bir şiir gibi destansı bir lirizme ulaşıyor. Okuru bazen ağlatan, bazen güldüren Binboğa'nın bu romanda vermek istediği mesaj; aile değerlerinin her şeyin üzerinde olması gerektiğidir. O, toplumun en küçük yapı taşı olan ailenin dağılmasıyla toplumun da bozulacağını, aile sevgisine doymuş, sevgi-saygı ortamında büyümüş çocukların ancak sağlıklı ve büyük ulusları meydana getirebileceğini savlar. O, bu şahika için de yüce bir değer olan “aşkı” bile kurban vermekten çekinmez. Şiirkent'in Narçiçeği romanı, son yıllarda okuduğum en eli yüzü düzgün romanlardan biri. Yazarın dilinin akıcılığı, heyecanın nabzını tutmadaki başarısı muhakkak ki bize daha büyük romanlar yazacağını vaat ediyor. Nice romanlarını okumak dileğiyle yazarı kutluyorum. Samle Çağla Türk Dili ve Edb. & PDR Öğretmeni
67 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.