Gönderi

Demet Aşkın yazdı... EFELYA & ŞİİRKENT'İN NARÇİÇEĞİ YA DA FERHAT İLE ELİF... "vakit çiy demi adını fısıldıyor gecenin dudakları neredesin..." Yazar ve şair Mehmet Binboğa'nın ilk romanı olan Efelya'yı bir gecede bitirmiştim. Efelya'da hikâye; Erzurum- Eskişehir, Italya üçgeninde geçiyor ve İstanbul'da son buluyordu. İtalya sehayatindeki bölümleri polisiye roman okur gibi heyecanlanarak okumuştum. Bu da yazarın roman boyunca heyecanın ritmini düşürmediğini gösteriyordu. Dogrusu Efelya'da farklı bir son bekliyordum... Klasik mutlu sona odaklanmıştım ama olmadı. Efelya'nın Ferhat'a veda edişiyle kitabı üzülerek kapatmıstım.. *** ŞİİRKENT'İN NARÇİÇEĞİ "Yeşil gözlerin de çekip gidince kör oldum denizsiz şehirler gibi..." Efelya ile ağzımıza bir parmak bal çalınınca yazarın ikinci romanının yayımlanmasını heyecanla beklemiştim. Nihayet beklediğimiz kitap yayımlanınca da ivedi edindim onu. ŞİİRKENT'İN NARÇİÇEĞİ'nin farklı bir konusu olduğunu düşünürken yazar bizi şaşırtmış, hikâyeyi Efelya"dan kaldığı yerden devam ettirmiş. Hemen şunu belirteyim ki ŞİİRKENT'İN NARÇİCEĞİ, EFELYA'nun devamı gibi görünse de tek başına da okunabilir. İkinci roman neden EFELYA-2 değil de Şiirkent'in Narçiçeği adıyla yayımlanmış biliyor musunuz? Ferhat, ilk romanın sonunda Elif'e sıkı sıkı sarılır, onu kirpiklerinden öper ve ona "Elveda Şiirkent'in narçiçegi..." diyerek veda eder... Yazar, o anlamlı vedayı unutulmayacak bir romana isim yapmış... Şiirkent'in Narçiçeği'nde de yazar, heyecanı sağlam bir kurgu ile devam ettiriyor. Akıcı dili sayesinde kelimelere takılmadan okunan bir kitap Şiirkent'in Narçiceği. Yazar, bu kitapta sadece bir aşk hikayesi anlatmakla kalmıyor... Roman kahramanı Ferhat'ın çocukluk anılarına kadar iniyor. Bunu bilinçli yapıyor elbette... Çocukluğuna indiğimiz Ferhat'ın sevgiye, ilgiye ihtiyacı olduğunu; Efelya'ya olan aşkının da buradan kaynaklandığını anlıyoruz. Efelya da evliliğinde gerçek sevgi yaşamadığı için Ferhat'a yöneliyor... Adeta birbirlerinin ruh ikizi oluyorlar... Konu insan olunca bu aşkta da ayrılıklar yaşanıyor ve iki âşık her ayrılışlarının ardından birbirlerine daha sıkı bağlanıyorlar... Yine tam kavuştular, mutlu son olacak derken bu sefer de Ferhat su koyveriyor... Aşk iki kişiliktir, biri olmayınca diğeri de olmuyor... Bu romanlardaki anlatılara sıradan bir aşk hikâyesi deyip geçmeyin... Evliliklerinde o kadar mutsuz insan var ki... Bu iki roman da aslında toplumun aynası... Her gün yanıbaşımızda yaşanan olaylar bunlar... Yazar sadece hikâyeye odaklanmamış, bu ve buna benzer hikâyelerin sosyolojik, psikolojik, patolojik altyapısının neler olduğunu da gözler önüne seriyor...Yazarlık da bu değil midir aslında, topluma ayna tutma? Gözüme carpan bir diğer husus da şu oldu: Yazarın, cinsiyet ayrımı yapmadan kadın-erkek ilişkilerini ele alması ve onları anlatırken her iki cinse de eşit mesafede durması... Sayın Binboğa'yı bu iki romanından dolayı kutluyorum. Severek okudum.Okuru bol olsun.
61 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.