Leonardo Padura’dan okuduğum ilk kitap Sapkınlar. Çok ama çok severek okudum. Kitap, her biri birbirinden güzel üç bölümden oluşuyor. İlk bölüm II. Dünya Savaşı öncesinde Nazilerin zulmünden Havana’ya kaçan Yahudi bir çocuğun öyküsünü, ikinci bölüm 17. yüzyılda Rembrandt’ın yanına çırak giren Yahudi bir gencin öyküsünü ve son bölüm günümüz Havana’sında her şeye karşı inancını yitirmiş genç bir kızın öyküsünü anlatıyor ve elbette bu üç bölüm de birbiri ile bağlantılı. Rembrandt ile ilgili bölüm (ki resimlerine hayranım) özellikle çok lezzetli bir bölüm. Padura iyi bir anlatıcı. Havana sokaklarını anlattığı bölümlerde oluşturduğu atmosfer sokaktaki tüm sesleri, kokuları ve Havana’nın ruhunu derin derin içinize çekmenizi sağlıyor. Padura aynı zamanda çok da iyi bir araştırmacı ki kitabında inanılmaz detaylar var. Belli ki sabırla uzun uzun okumalar yapmış. Bu bile kendi başına hayranlık uyandırıcı.
Padura 1988’de başkahramanın polis detektifi Mario Conde olduğu polisiyeler yazmaya başlamış. Bu kitabın başkahramanı yine Mario Conde. Conde’nin (nam-ı diğer Kont), Padura’nın polisiyeleri çevrildiğinde çok ama çok sevilen bir dedektif kahraman olacağını düşünüyorum. Conde eski bir polis, çok zeki bir adam elbette, çok düşünen ve muhtemelen de bu nedenle çok içen pamuk kalpli bir adam. Hani o arkadaşınız olmasını isteyeceğiniz kitap kahramanlarından. Şimdiden heyecanla bekliyorum Padura'nın polisiyelerinin çevrilmesini.
Şu alıntıyı eklemeden edemeyeceğim aslında belki de kitabın ana konusunu anlatan en iyi alıntı bu; "Her zaman hakikati kendine mal etmeye istekli ve kendi hakikatini başkalarına dayatmaya çalışan münevver birileri çıkacaktır…"