Determinizm, Newton kuramının başarısıyla birlikte, ilginç bir felsefi
seçenek haline geldi. Fakat bazı filozoflar ve elbette ki pek çok teolog, fizi-
ğin insan eylemini ya da herhangi bir canlının davranışını koşullamadığını savunmaya devam ettiler. Bu kişiler biyolojik alanın Newton determiniz-
minin erişim menzilinin ötesinde olduğunu ileri sürüyorlardı. Bunun da
kanıh, fiziksel bilimlerin biyolojik süreçleri, hareket halindeki cismin dav-
ranışını açıklarken sergilediği güç ve kesinlikle açıklamak şöyle dursun,
hiç açıklayamamasıydı.
On dokuzuncu yüzyılın ortalarına dek determinizm karşıtları, insan
eyleminin ve genel olarak canlıların davranışının Newton'un hareket yasa-
larının güdümünden bağışık olduğu düşüncesiyle kendilerini avutmuş
olabilirler. İnsan eylemi ve biyolojik süreçler göründüğü kadarıyla hedef
yönelimlidir. İnsanlar belli amaçlar doğrultusunda hareket ederler, bu
amaçlar onların ulaşmak için çaba harcadıkları sıradan hedeflerin varlığını
yansıhr. Doğa, Tanrı'nın hiçbir çaba harcamaksızın ulaşhğı kozmik amaç-
ları ve o geniş olaylar şemasını yansıhr. Biyolojik alan salt hareket halinde-
ki maddenin ürünü olamayacak denli karmaşıklığa, çeşitliliğe ve adaptas-
yona sahiptir; onun tasarımı Tanrı'nın elinden çıkmadır. Gerçekten de
Darwin' den önce biyolojik alanın çeşitliliği, karmaşıklığı ve adaptasyonu
Tanrı'nın varlığını ve evrene anlam veren bir "plan"ın varlığını savunmak
için kullanılan en güçlü teolojik argümandı. Bu plan (Tanrı'nın planı), aynı
zamanda, biyolojik alanın bu üç özelliğinin en iyi bilimsel açıklamasıydı
da.
Darwin, ona karşı çıkan teologların da hemencecik farkına vardıkları
ve olanca güçleriyle cephe aldıkları gibi, teolojiden esinlenen bu metafizik
dünya görüşünün temellerini yerle bir etti. Darwin Türlerin Kökeni'ni ya-
yınlama cüretini göstermeden yirmi yıl önce, yayınlanmamış defterlerinde
şunları yazıyordu: "İnsanın kökeninin nereye uzandığı arhk kanıtlandı.
Metafiziğin önü açık. Baboonları anlayan biri metafiziğe Locke' dan daha
fazla katkı sağlar."
Sayfa 44