Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

59 syf.
·
Puan vermedi
·
2 saatte okudu
Her Müzeyyen bir gün gider
Noktaları sevmeyen bir yazardan bir hikaye, ne de tanıdık… Müzeyyen: “Hikayeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, ruh eve sığmıyor... Herif kendinden menkul uçurtmanın teki. Ara sıra telleri takılır gibi kadına geliyor.” Adam: “Fakat” diyor, “Fakat Müzeyyen bu derin bir tutku.” . . İnsanlar sever, sevmek güzeldir denir, oysa sevgi kapımıza gelince ağlanmalıdır, çünkü gelen her şey bir gün gitmeye mahkumdur. Bir gün bizi yerle yeksan edecek bir şey için neden mutlu olalım ki? Söylendiği gibi ikiden bir çıkınca bir kalmıyordur belki yarım kalıyorsundur. Ya da yazarın dediği gibi iki, lanetli sayıdır belki hep üçe koşan. “Ne olmuştu da "Seninle dünyanın her yerine gelirim" diyen Müzeyyen durduğu yerden çekip gitmelere başlamıştı. Nerelere gidiyordu? Gelirken getirdiği bakışlar ne dalgaydı? Hangisi Müzeyyen'di?” Sahi bir Müzeyyen kaç tane Müzeyyen olabilirdi? Ali’ler, Veli’ler, Muhammed’ler, Müzeyyen’ler neden hep giderlerdi? Oysa bunu sorgulamak hataydı, anneler, babalar bile giderdi, mecburi gidişler… Asıl yaralayanlar ise mecburi olmayan gidişlerdi bizi. Bile isteye bırakmak, vazgeçilen olmak, istenmeyen olmak. Sadri Alışık gibi hep gidici insanları sevmek… Bugün yolda yürürken burnuma kokusu gelen iğde çiçeğine sordum, “Seni sevsem, sen de gider misin?” “Ben her bahar çiçek açar, seni bırakmam.” dedi. Bunu daha önce de bir kediye sormuştum, cüzdanımda hala fotoğrafını taşıdığım altı yıl önce kaybettiğim kızım Nazlı’ya. Hiç bırakmayacak gibi seviyorduk birbirimizi, ama bir gün hastalığa yenilip o da terk etti beni. Bir daha asla sevmeyeceğim dedim, uzak durdum kedilerden, ama bir tanesi bahçeme çoktan sığınmıştı bile. Her gün işe giderken beni durağa kadar takip eden Minnoş… Zorla girdi hayatıma ve onu da çok sevdim ama o da bırakıp gitti beni. Ben gidip bir yıldızı bile sevdim, her gün gece Ona baktım. Ama biliyor musun yıldızlar bile bir gün yok oluyor, süpernovalar! “Müzeyyen“dedim fısıldayarak, “Müzeyyen ben ölüyorum .” Müzeyyen duymadı. Müzeyyen’in kulakları, gözleri, kalbi sağırlaşmıştı O’na, ölse de duymazdı adamı. “Belki de ayrılıklarla az acılı bir ölüm provası yapıyoruz. Ne kadar çok ayrılık, o kadar hazırsın ölüm acısına.” dedi adam. Ey hayat, bu doğru ise çoğumuz hazırız ölmeye! “Senin beni unutmuş olmana katlanamıyorum.” dedi adam. Adama fısıldadım, “Şşşş, ses çıkarma, O çok mutlu… Birini gerçekten sevmek, onun mutluluğunu istemektir.” “Dünya bir dert hanesiyse, ben çilemi doldurmuşum, bir mektepse eğer hayat, ıstırapla doldurmuşum." dedi adam. Ben de dedim ki O’na, “O kap sonsuz genişliktedir, ıstırap çek çek bitmez.” Adam, ilk kez bir kadını çok sevdi. Kadın gitti…
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutkuİlhami Algör · İletişim Yayıncılık · 201429,2bin okunma
·
74 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.