Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Askerlikte herkese verilen klasik bir öğüttü, önden gitme alnına vururlar, arkadan gitme sırtına vururlar. Bir de buna benzer bir ata sözü de vardır, yukarda yatma yel alır, aşağıda yatma sel alır. Bu nedenle insanlar, ortada olmayı seçecek şekilde evrimleşmişlerdir. Bu da büyük çoğunluk demektir. Yani bir tür sürü güvenliği. Toplumda ise en şanssız bireyler, geride kalanlarla ilerde olanlardır. Yani dahiler ile geri zekalılardır.. Sürünün insandaki karşılığı kitle'dir. Sürü psikolojisi de kitle psikolojisidir. Sürü, güvenli bir limandır. Yalnız kalmaktan ve dışlanmaktan ölesiye korkan insanoğlunun ruh halidir. Birey olmanın önündeki en büyük engeldir. Düşünmemek, sorgulamamak, çoğunluğun yaptığını doğru kabul etmek ve kafa yorma ağırlığından sıyrılmaktır, beynini kullanmaktan muaf tutmaktır kendini. "bunu herkes yapıyorsa, bu yanlış bir şey olamaz" düşüncesine dayanan hareket tarzıdır. İnsanın çoğunluk içinde olma eğilimi, genlerdeki kabile ve sürü psikolojisiyle ilgilidir. Bu da yalnız kalma korkusu, sorumluğu tek başına alamama, sorumlulukla baş edememe sorunudur. Güvenlik içinde yaşama arzusudur. İnsandaki sürü psikolojisi, hayvanlarda olduğu gibi, çoğunluğun tercihlerini güvenli ve doğru bulma güdüsünden kaynaklanır. Dolayısıyla çoğu insanda SÜRÜ GEN'i hala aktiftir. İnsanı çoğunluğa yönelten bu gen, toplumun yaptığını yapma genidir. Normal olan da budur. Bu geni pek aktif olmayan insanlar ise yalnız kalırlar. Yalnızlık da insanın hayatta kalma şansını zorlaştıran bir etkendir. Sürüden ayrı ve kopuk yaşamak bireyin var oluşunu tehlikeye sokar. Maddi manevi çıkarlarından, fayda sağlayan ilişkilerden yoksun bırakır. Yalnız birey, karşı cins olarak tercih edilmez, evlenemez, soyunu çoğaltamaz. Yani çırılçıplak ayazda kalır. Çünkü sürü geni bulunmayan ya da aktif olmayan insanlar, hatalı üretimdir. Ama bu hatalı ürünler sayesinde evrim olumlu bir işleyişe sahiptir. Bu hatalı üretimler olmasaydı, evrim duracak ve işlemeyecekti. Bütün yenilikçiler, değişim öncüleri, yaratıcılar, buluş yapanlar, zihinlerde devrim yaratan dahiler, düşünürler....işte bu sürü geni taşımayan hatalı ürünlerdir. Sıra dışı ve normal olmayan insanlardır. Ama insanlık, gelişimini de bu hatalı ürünlere borçludurlar.. İnsandaki bu çoğunluk içinde olma eğilimi, kişiyi otosansüre de zorlar. Kişi, toplumsal kabul görmez diye, eleştirilme, ayıplanma, kınanma endişesini ve reddedilme korkusunu yaşar. Bu da duygu ve düşüncelerini serbestçe ifade etmesinden alıkoyar. Bu nedenle insan, çoğunluğu karşısına almamak, çoğunluğa ters düşmemek için lafı orasından burasından kırpar, eğer büker, sivri çıkıntıları törpüler, sert köşeleri düzeltir, fikirlerini ortaya karışık popüler bir hale getirerek öyle söyler, yazıp çizer. Ya da susar.. Bir tür oto sansürdür bu. Bundan da sessiz çoğunluk oluşur. Aslında çoğunluk varsayımımız işte bu nedenle gerçek bir çoğunluk değildir, sadece ses çıkaran küçük bir azınlıktır çoğunluk gibi olan. Hatta cehalet de, bilinçli bir tercihtir. Kolay ve tembel zihinlerin seçimidir. Bu seçim de insanın çoğunluk içinde olma eğiliminden doğmuştur. Bu da bilmekle değil, inanmakla olur. Çünkü bilmeye çalışmak, uzun ve yorucu bir çalışmayı, okumayı, araştırmayı, incelemeyi, çok derin ve çok boyutlu düşünmeyi gerektirir. Hep sorgulayıcı bir bilinç ister. Böyle yapanlar da hep yalnız kalır, toplumdan yalıtık ve yalnız yaşarlar., Oysa inanmak denen kısa yol tuşu varken, ne gerek var bunca eziyet ve sıkıntıya?..İnan ve rahat et..Kabile ruhuyla güvenlik içinde huzurlu yaşa.. Tabii, hiç bir kabile, sorgulayıcı tavırdan hoşlanmaz. Sorgulayıcı olmak hiç de istenen bir şey değildir. Çünkü sorgulamak, kabilenin varlığını tehlikeye sokar, beton yapısını çözer, emir komuta düzeni, hiyerarşik ilişkileri bozulur, itaati yok eder. Bu nedenle kabilecilik kültürü, ruhu ve geleneği, özgürlüklerin önünde örülmüş en büyük ve en yüksek duvardır. . Muhsin Bilican
·
56 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.