Gönderi

Bir kayboluşun öyküsü
Misafirini bekleyen, evin uzak köşesinde saklanan Sözüm ona değerli olduğuna inanılan Ve bu yüzden, olur olmadık yerde ortaya çıkarılmayan Porselen tabaklar kadar yalnızım. Şehirden çok uzak bir yerde, Neden yapıldığı, yapıldığı gün unutulmuş olan Bir dinlenme tesisi kadar yaşlıyım. Doğar doğmaz büyümek zorunda bırakılan Kendi teninden olmayanlar için yok sayılan Irkçı, faşist bir dünyanın bütün iğrençliklerini Ömrü boyunca yaşamak zorunda bırakılmış olanlar kadar çaresizim. Kıllı bir ruhun gölgesinde Masumiyetini kaybetmiş ve bulması da mümkün olmayan Soğuk yatağından zehir sızan Ve o zehirle her gece ölen Sabaha çocuğu için dirilen Bir kadın kadar yorgun ve bitkinim. Gece sabaha kadar bombalanmış İçinde yaşayan bütün çocuklar öldürülmüş Çığlık çığlığa gözyaşı ve isyan kokan Direnişi ve duvarları yıkılmış, darmadağın olmuş Bir ülke kadar hüzünlüyüm. Kara bir geleneğin Hiç var olmamış Tanrıların İsteklerini yerine getirmek uğruna Kendi öz kızını diri diri toprağa gömen Bir baba kadar isyankârım. Tüm bunlara rağmen Bir de sen varsın tabi Aç bir akbaba gibi, yanı başımda bekleyen Ölemiyorsam ışığım Bil ki senin yüzünden. Eyüp toru Sis dergi Nisan 24
··
622 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.