Kambur 92 sayfalık hacmi, bazen bir cümle ile geçen sayfaları ile kolay hatta “verilen paraya yazık!” gibi düşüncelere hedef olabilecek bir kitap. Niteliğin sayfa sayısı değil içerikten ibaren olduğunu bilen, varoluşçu edebiyatı seven okurların beğeneceği bir kitap. 1000K daki ortalama puanını bu nedenle düşük buluyorum. Bu kitap bir roman değil! Hayatın anlamını sorgulayan 18 yaşındaki bir kızın bizi biz yapan karanlık yüzümüzle, kamburumuzla yüzleşmesi. Bir bireysel çatışma serüveni. Yazarın özgeçmişi ve şu an yaptığı işi okuyunca kitabı değerlendirişiniz, cümlelere kattığınız anlam değişiyor. Kitabı yazdıktan sonra Sanat Tarihi okuyor; yurt dışında Felsefe Yüksek Lisansı yapıyor. Türkiye’ye döndüğünde mekanik saatlere ilgi duyuyor. ( bu ayrıntı önemli. Yazarın zamanla sorunu sanırım hep varmış :)) bir ustadan eğitim aldıktan sonra Milli Saraylarda Mekanik Saat Ustası olarak çalışmaya başlıyor. Kitaptaki kısacık özgeçmişte de yazarın hala bu işi yaptığı bilgisi paylaşılıyor. Bence bu kitabı okumadan incelemeleri okumalısınız veya bir okuma gurubu ile okuyup farklı bakış açıları ile yorumlamalısınız. 1 saatte bitebilecek bir kitap sizi günlerce düşündürecek. Bazen “ hadi canım bu kadar da olur mu?” derken kimi yerde “ Al benden de o kadar!” diyecek, kendi kamburunuzun arayışına girecek ve gizlediğiniz karanlık yanınızla yüzleşeceksiniz. Bu kitap sizi rahatsız edecek! Çokça aforizmik cümle var. Neredeyse kitabın yarısını çizdim. Bu nedenle mümkünse kendi kitabınızı okumayı öneririm. Bazı ünlü cümlelerin farklı yorumları, hepimizin zaman zaman hissettiği varoluşsal ağrıların dillendirildiği cümlelerle yazar hayatı bir çorbaya benzetiyor. Lakin bence kitabı çorbadan ziyade aşure gibi zengin ve lezzetli olmuş. Çok severek okudum. Sorgulamayı seven okurlara öneriyorum.

KamburŞule Gürbüz · İletişim Yayıncılık · 20196.1k okunma

·

39 views

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Günseli Cin