Gönderi

238 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 14 days
Uzun İhsan Efendi’nin Düşü
Bir süredir inceleme yazmıyordum. Bunun sosyal, siyasal ve ekonomik sebeplerine girmeden önce inceleme yazmak isteyen fakat eli bir türlü kaleme gitmeyen birini düşledim. Kitap okuma ve inceleme amacıyla bir araya gelen bir toplulukta neden eskisi kadar inceleme yazılmadığını, içerikten görselliğe doğru gidişi ve rüzgârın nereden estiğini anlamaya çalıştım. Pencereler açıktı, perdeyi araladım. Kalemi elinden düşen birini değil. Eli inceleme yazmaya gitmeyen fakat elinde kalem olan birini gördüm. İnceleme yazacağını sandığım bu fâni, ömrü hayatında kitaplara dair güzel bir ortam arayışında, tam arzuladığı yeri bulduğunu sanırken (Darphanenin altında), altının ve dahi bilumum kıymetli metanın okumadan daha fazla değer gördüğünü görür. Venedik Duka’larının tedavülde olduğu, yapay zekâ, algoritma, tıklanma oranları ve reklam kavramının henüz literatüre girmediği zamanlarda kendini sorgulamaya başlar, bu karanlığın ve boşluğun başlangıcıdır. İnsan için olduğu söylenen her şey, insani olanın yok sayıldığı bir yere doğru hızla koşmaktadır. Yaşamanın ne olduğundan emin değildir artık ve söylediği şu söz kafasının karışık olduğunu gösterir. “Sen okuyasın diye değil, yaşayasın diye.” Yaşamak nedir, ben kimim diye sormaya başlar kendi kendine. İlk önce kavramlar hakkında düşünmeye başlar. Aslında kendisi düşünmemektedir. Bunları düşünen birini düşlediğini görür. Ama orası biraz karışık. Kimin düşündüğünün de bir önemi yoktur aslında. Belki Uzun İhsan Efendi, belki mahallenin bekçisi, belki de biz. Post-modern anlatım böyle bir avantaj sunmaktadır. Bir şey söylemek zorunda olmamak, söylemiyor görünmek ve böylece söylemek. Kesin ifadeler yerine belki demek için boşluklar bırakmak. Soru işareti oluşturduktan sonra okurun ne hâli varsa görsün, demek. Bu düşten daha iyisi olmadığı için mevcut koşullarda yine de yazma hevesi devam etmektedir fâninin. Kurgunun ve dilin ön planda olduğu yeni bir dünya arayışı, sessiz bir başkaldırı ister. Bunun için ilk önce bütün ön yargıları kırmalı, gerçeklik ve varoluşu, düşünmeyi, düşünme felsefesini, hakikatin ne olduğunu sorgulatıp bir boşluk hissi oluşturması gereklidir. Edebiyatın imkânlarını da kullanarak en gizli görünen teşkilatın en görünen yerde olması gerektiğini de bilir. Sürekli filozoflara, felsefeye, Aristo’nun Fizik eserine göndermeler yapar. Bunları yaparken sürekli koynundaki kitaba bakar ve orada geçen bir cümle yeni kapılar açar önünde. Uykuyla uyanıklık arasında geçen uzun bir zamandan sonra Mehdi, Dabbetül Arz, Yecüc Mecüc, Varoluşçuluk ve felsefeyi birlikte harmanlayarak yeni bir gerçeklik koyar ortaya. Ayakları yere basan bu gerçeklik Uzun İhsan Efendi’nin düşlerinden ve düşüncelerinden ibaret yeni bir dünyadır. Yazdığı incelemenin tutarlı olması için fizik, mühendislik, saatçilik, kurgu ve polisiyenin tüm imkânlarından yararlanır. Özellikle boşluk, karanlık, ayna ve hız imgelerini ustalıkla işler. Aynaya baktığı zaman kimse kendini görmez. Kendinin ne anlama geldiğini görür. “Ölüler nasıl ki ışığı göremezlerse, yaşayanlar da karanlığı ölüler kadar iyi göremezler.” İncelemenin başında ve sonunda bekçi, uyuyan adam ve mahalledeki yangın vardır. Eser boyunca çerçeve anlatımdan faydalanarak okura birçok dünya göstermiş ve başladığı yere dönmüştür. Bu yolculuk sırasında alkol bağımlısı Kubelik’ten kumarhaneci Gazanfer’e, uyuyamayan çocuk Alibaz’dan Lağımcı Vardapet’e, Efrasiyab’dan altı kez üzerine yıldırım düşen Dertli’ye kadar birçok karakter eserin değişik bölümlerinde yerini alır. Efrasiyab’ın oğlunun adının Efrasiyab oluşu, Uzun İhsan Efendi’nin dayısının Arap İhsan oluşu, Bünyamin’e yeni isim verilirken yine Bünyamin’in seçilmesi hep post-modern numaralardır. Bu yönüyle karakterlerinin çoğunun adının Nuri olduğu Gölgesizler eserini hatırlatır. Yazısı bittiğinde geri çekilip bakar eserine. Atlas tamamlanmış görünmektedir. Bölüm başlarındaki zamanlar arası geçişlere özellikle dikkat etmiştir. Bir bölümde yarım bırakılmış gibi duran hikâye ve kahramanlar ilerleyen bölümlerde yerini bulmuş ve taşlar yerine oturmuştur. İnsanlar gibi. Çünkü “ biz taşlar kadar güçlü, bir o kadar da cansızdık.” İkinci okuyuşundan sonra adı geçen fâninin böyle bir inceleme yazdığı söylense de ben inandırıcı bulmadım. Linke tıklayıp kontrol ettim, her şey bir düşten ve karanlıktan ibaretti.
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202048.5k okunma
··
1 plus 1
·
2,160 views
Eylül Türk okurunun profil resmi
Bir kitabı yeniden açmak diye buna derim :) İlban Ertem'in çizgi roman formunu, seneler sonra eline kitabı ikinci kez aldığında, zihninde beliren görüntülerle çizdiği gibi. Bu basımın mizah yönünü hep merak etmişimdir. İkinci okumalarda bir şey var demek ki😅 İnceleme okumuyoruz Resul hocam, bu yüzden yazanları da küstürüyoruz sanırım. Terki diyar etmeyen kaç kişi kaldık :) Gönlünüze sağlık.
Resul Bulama okurunun profil resmi
Elimden geldiğince kitapları yeniden açmayı, yazarın kaldığı yerden kendi istediğim yöne doğru gitmeyi seviyorum Eylül Hocam. Bunları yaparken de son derece rahat yazabiliyoruz, nasılsa kimse okumuyor, kendi aramızda dertleşiyoruz :) Okuduğu kitabın hakkını veren niceleri bir tepki olarak sessizce gitti. Kalanlar kendini geri çekti, arşiv olarak kullanıyor. Mühim olan sayılar ve algoritma! Her şeye rağmen buradayız, buna da şükür diyelim :))
Osman Y. okurunun profil resmi
Dostunun yazdığı incelemeye denk gelince önce şaşırdı çünkü kendisi de yaklaşık aynı süredir -1 sene - inceleme yazmıyordu. Bir zamanlar hayatın anlamı zannedilen bu alışkanlık artk sıradan ve önemsiz gibiydi , sebepleri dostunun belirttiği üzere çeşitli şekillerde olabilirdi lakin özünde bu bize keyif veren alanın artık daha olumsuz bir hal almasıydı (bizim fikrimize göre) Bu hisler içindeyken incelemeyi okumakla okumamak arasında gidip geldi , zira yazmak bir yana bir süredir inceleme okumuyordu. 2. paragraftan itibaren bunun aslında bir inceleme olmadığını anladığında yüreği ferahladı ve büyük bir iştahla okudu beklentisiz. Beklediği gibi de oldu ya da beklemediği işte bu ikisi aynı kapıya çıkıyor çünkü postmodern evrendeyiz. Yorumu çok uzattı özlemişti buralarda bir şeyler yazmayı.
Resul Bulama okurunun profil resmi
İnceleme yazılmayışıyla yorumlar dan da uzaklaşmış oluyoruz Osman. Ben de uzun yorumlarını özlemişim. İyi ki bir faninin inceleme yazdığını düşlemişim diyorum :)
erhan okurunun profil resmi
Gün içinde aklımda inceleme giriş cümleleri ve öykü konuları dönüp duruyor. İlerliyor ve yer yer beğeniyorum. Sonra yazmıyor ve kendime kızıyorum. İnceleme yüzümde hüzünlü bir tebessüme sebep oldu. Elinize sağlık.
Resul Bulama okurunun profil resmi
Giriş cümlesi gelmişse bence hemen yazın Erhan Hocam. Burada olmasa bile farklı yerde değerlendirebilir, en azından kendi arşivinize koymuş olursunuz. Yazma aşaması eserin daha iyi oturmasını ve daha çok fayda almamızı sağlıyor. Konunun bu yönüyle çok ilgiliyim. Hüzün ve gülümseme bir araya gelmişse ne mutlu bana. Selamlar.
Funda A. okurunun profil resmi
Resul Bulama
Resul Bulama
☺️ Çok hoş👏👍📚
Resul Bulama okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, keyifli okumalar :)
Kader gedik okurunun profil resmi
Harika bir inceleme olmuş. "Bilmek ve şahit olmak en büyük mutluluktur" diyor eserde. Okuyunca öyle mutlu oldum. Ama güzel de bir uyarı aldım kendimce, kendime göre. Aldım, kabul ettim. 🙂 Eylemde olmak lazım. Kaleminizi hiç bırakmayın inşallah.🪻
Resul Bulama okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Kader Hocam. Bu taraftan bakınca ne görünüyor, onu ifade etmeye çalıştım. Asıl sunumu Rami Kütüphanesi'nde sizden bekliyoruz merakla 👍
fiLiz okurunun profil resmi
:)Kitabın üslubuyla yazmışsınız yanılmıyorum değil mi ? Çok beğendim.Yani kitap kadar ...
Resul Bulama okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Evet hocam, bunu yapmaya çalışıyorum. Bir nevi "pastiş" gibi. Yazarın bıraktığı yerden kendi anladığım yere doğru...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.