Gönderi

İslam Tarihinde Kölelik
Kölelik, İslâm hukukunda hukukî ehliyeti tahdid eden hallerden biri olarak kabul edilmiştir. İslâm hukuku ilk defa kölenin insan olduğunu ve Allah huzurunda bütün insanların eşitliği prensibini getirmiştir. Dolayısıyla kölelere fena muamelede bulunmak yasaklanmış; efendiye kölesine kendi yediğinden yedirme, ayrıca elbise ve mesken ihtiyacını karşılama; okuma, yazma ve diğer lüzumlu ilimleri öğretme; hâsılı ona kendi ev halkının bir ferdi olarak muamele etme mükellefiyetini yüklemiştir. Hazret-i Peygamber, kölelere hitab ederken "kölem" yerine "evlådım" denilmesini emir buyurmuştur. İslâm âleminde kaleme alınan ahlâk kitaplarında, kölelere nasıl muamele edilmesi lâzım geldiğini bildiren müstakil bahisler yer almıştır. İslâm hukukunun gelişiyle, kölelerin vaziyeti o kadar iyileştirilmiştir ki, azat edilen köleler, efendilerinin yanından ayrılmayı istememişlerdir. Hazret-i Peygamber'in azatlı kölesi Zeyd, anne ve babası kendisini bulup götürmek istediklerinde onlarla gitmeyi reddedip eski efendisinin yanında kalmayı tercih etmişti. Nitekim Hazret-i Peygamber, bu Zeyd'e "Oğlum" diye hitab ederdi. O'nu halasının kızıyla evlendirmişti. Bunun oğlu Üsâme'yi ise orduya kumandan tayin etmişti. Hazret-i Ömer'in, sulh ile fethedilen Kudüs'e girerken, yegâne devesine kölesiyle nöbetleşe bindiği ve şehre girerken deveye binme nöbetinin kölede olduğu, kendisinin ise bu devenin yularını çektiği pek meşhurdur. İslâmiyet kölelere ilim öğrenme imkânını da vermiştir. Bu vesileyle köle menşe'li kimselerden çok sayıda büyük ilim adamı yetişmiştir. Hele Hicret'ten yaklaşık bir asır sonra İslâmiyet'in yayıldığı yerlerin en meşhur ve kudretli âlimlerinin neredeyse tamamını köle asıllı kimseler teşkil etmiştir. Tâbiîn denen ve Hazret-i Peygamber'in Sahâbesini görenlerin meydana getirdiği faziletli büyük âlimler topluluğunun ileri gelenlerinden Hasen el-Basrî, İbn Sîrîn, Atâ bin Ebî Rebâh, Mücâhid, Saïd bin Cübeyr, Mekhûl, Tâvûs, Nafi', Mâlik bin Dinar, Eyyüb Sahtiyanî, hep köle asıllı idi. Halbuki eski kavimlerde, hatta yakın zamana kadar Avrupa ve Anglo-Amerikan hukuk sistemlerinde, kölelere okuma ve yazma dahi öğretilmesi şiddetle yasaktı. Kölelerin azat edilmesi, İslâmiyet'te en faziletli amel olarak bildirilmiş, öyle ki neredeyse kölelik istisnâ, azat kâide hâline gelmişti. Nitekim Hazret-i Peygamber eline geçen bütün köleleri azat etmiş, eshâbına da bunu tavsiye buyurmuştur. Ayrıca İslâm hukukunda, köleliğin kaldırılması gayesine mâtuf bir takım esaslar vaz'edilmiştir. Kölelerin gönüllü azadından başka, hukuken veya kendiliğinden azatlanması neticesini doğuran hükümler kabul edilmiştir. Bu hükümler sayesinde hem kölelerin vaziyetleri fevkalāde iyileştirilmiş, hem de hürriyetlerine kavuşmaları gayet kolaylaştırılmıştır.
Sayfa 381Kitabı okudu
·
37 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.