Gönderi

Mustafa Kemal Atatürk'ün Söylediği 75 Söz | Atatürk Sözleri ve Anlamları Cumhuriyetimizin kurucusu, başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk, yaşam şekli ve üstlendiği görevleri gereği çok yönlü bir liderdi. Verdiği demeçler, söylediği sözler, aktardıkları ve daha nicesi hayatın her alanında önemli tavsiye, fikirler ve sözleri içeriyor. Spor, sanat, siyaset, çocuk eğitimi, evlilik, askerlik, müzik, basın özgürlüğü… Onlarca konuda, son derece çağdaş, adil ve liyakate önem veren sözlerin sahibi ve bu sözlerin de uygulayıcısı olan Atatürk’ümüzün 75 özel sözünü keyifle ve istifade ederek okumanızı diliyorum! Okurken Atatürk’ün keskin zekâsını çok belirgin şekilde görebileceğiniz harika satırlar da var, günün gereklerine işaret ettiği önemli sözleri de. Son olarak faydalandığım her kaynakçayı cümle sonlarına yazmaktansa burada birkaçından topluca söz etmek daha akıllıca olur: Atatürk, Tarih ve Dil Kurumları -Hatıralar- (Ruşen Eşref Ünaydın), Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, Atatürk’ten Hatıralar (Afet İnan), Atatürk’ün Özel Mektupları (Sadi Borak). 1. Tarihi vasıf “Türk milletinin tarihi vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtrî zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür.” 2. Musiki “Biz, bir Türk bestesini dinlediğimiz zaman ondan geçmişin uyanma bırakması lazım gelen hikâyesini kalbimize giren oklar gibi duymak isteriz. Acı olsun, tatlı olsun biz, bir beste dinlerken ve farkında olmaksızın hislerimizin incelir olduğunu duymak isteriz. Bütün bunlardan başka musikiden beklediğimizin maddi, fikri ve hissi uyanıklık ve çevikliğin takviyesi olduğuna şüphe yoktur.” 3. Cezaevleri “Cezaevlerinin haftada bir mutlaka denetlenerek, yargılama olmaksızın tutuklu kalanların kısaca nedenleriyle birlikte derhal en yakın müfettişliğe ve Adalet Bakanlığı’na bildirilmesi gerekir. Türkiye Cumhuriyeti’nde kimsesiz birey yoktur. Cumhuriyet böyle bir kavramı asla kabul etmez. İnsan hakları yasalarımızın güvencesi altındadır. Kendilerini kimsesiz görenlerin yanlarında her an haklarını aramakla görevli Cumhuriyet Savcıları bulunduğunu asla unutmamalı ve bundan emin olmaları gerekir.” (9 Ekim 1925) 4. Mazlum milletler “Bugün doğan güneşi nasıl görüyorsam, yarın Asya ve Afrika’daki bütün esir ve mazlum milletlerin hürriyet ve istiklallerine kavuşacaklarını da öylece görüyorum.” (23 Temmuz 1919) 5. Savunma “Memleketimizin ellide biri değil, her tarafı tahrip edilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız.” (1920) 6. Bilim “Dünyada her şey için, maddiyat için, başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir; bilim ve fennin dışında kılavuz aramak aymazlıktır, bilgisizliktir, doğru yoldan sapmaktır.” 7. Laiklik “Laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle savaşma kapısı açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi olanağını sağlamıştır. Laikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler, ilerleme ve canlılığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış Doğu kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz.” (1930) 8. Şapka “Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantolon, yelek, gömlek, kravat, yakalık, ceket ve elbette bunların tamamlayıcısı olmak üzere başta kenarlıklı serpuş. Bunu açık söylemek isterim: Redingot gibi, bonjur gibi, smokin gibi, frak gibi, işte şapkanız!” (1925) 9. Türk kadını “Daha endişesiz ve korkusuzca, daha dürüst olarak yürüyeceğimiz yol vardır. Büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak yapmak, yaşamımızı onunla birlikte yürütmek; Türk kadınını bilimsel, ahlaksal, sosyal, ekonomik yaşamda erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve koruyucusu yapmak yoludur.” 10. Bağımsızlık “Ne denli varsıl (zengin) ve gönece (refaha) kavuşturulmuş olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olma konumundan yüksek bir işleme layık olamaz.” 11. Ordu “Kahraman Türk ordularının kazandıkları büyük zaferlerde şahsıma düşmüş olan görevleri yapabilmişsem çok mutluyum. Yalnız bu noktada bir gerçeği açıklamak için söyleyeyim ki, benim, ordularımızı yönelttiğim hedefler, aslında ordularımın her erinin, bütün subaylarının ve kumandanlarının görüşlerinin, vicdanlarının, azimlerinin, ülkülerinin yönelmiş olduğu hedefler idi.” 12. Cumhuriyet “Bütün dünya bilsin ki benim için bir yanlılık vardır: Cumhuriyet yanlılığı, düşünsel ve sosyal devrim yanlılığı. Bu noktada, yeni Türkiye topluluğunda 1 bireyi hariç düşünmek istemiyorum.” (1924) 13. Din perdesi “Bizi yanlış yola sevk eden soysuzlar, bilirsiniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz. Görürsünüz ki, ulusu mahveden, tutsak eden, yıkan fenalıklar hep din örtüsü altındaki küfür ve kötülüklerden gelmiştir.” (1923) 14. Uygarlık “Uygarlık bağışlama ve hoşgörü demektir. Bağışlama nedir bilmeyen uygarlık, uygarlık değil zorbalıktır ki, çöker.” (1922) 15. Uygar bir toplum “Ulusumuzun ereği, ulusumuzun ülküsü, bugünkü ileri dünya içinde, tam anlamıyla uygar bir toplum olmaktır. Bilirsiniz ki dünyada bir ulusun varlığı, değeri, özgürlüğü ve bağımsızlığı eskiden yaptığı ve ileride yapacağı uygar eserlerle orantılıdır. Uygarca başarılar sağlamak yeteneğinden yoksun uluslar, özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını er geç yitirmek durumundadırlar. İnsanlık tarihi, baştan başa, bu söylediğimi kanıtlamaktadır. (1924) 16. Basın özgürlüğü “Basın özgürlüğünden doğacak sakıncaları gidermenin çaresi, yine basın özgürlüğüdür.” 17. Düşünce akımlarına karşı “Düşünce akımlarına karşı düşünceye dayanmayan güçle karşılık vermek, o akımı yok etmedikten başka; herhangi bir kişiyle, herhangi bir insanla konuşulduğu zaman, onun herhangi bir düşüncesini güç zoruyla reddederseniz o direnir. Direndikçe kendi kendini aldatmakta çok daha ileri gidebilir. Bu nedenle düşünce akımları, baskıyla, şiddetle, kuvvetle reddedilemez. Tam tersine güçlendirilir. Buna karşın en etkili çözüm, gelen düşünce akımına, karşı bir düşünce akımı vermektedir.” 18. Özgürlük ve bağımsızlık “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevi, hususi ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşayabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.” 19. Medeniyet “Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkûmdurlar.” 20. Cahillik “Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek âlimler çıkabilir.” 21. Köylü “Türkiye’nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin iktisadi siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder.” 22. Özveri “Bir ulus varlığını ve bağımsızlığını korumak için, düşünülebilen girişim ve özveriyi yaptıktan sonra mutlaka başarır. Ya başaramazsa demek, o ulusu ölmüş saymak demektir. Öyle ise, ulus yaşadıkça ve özverili girişimlerini sürdürdükçe başarısızlık söz konusu olamaz.” (ABD’li General Harbour’a yanıtı.) 23. Sulh “Eğer devamlı sulh isteniyorsa, kitlelerin vaziyetlerini iyileştirecek milletlerarası tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir.” 24. Ekonomi “Tarih, milletlerin yükseliş ve çöküş nedenlerini ararken birçok siyasal, askeri, toplumsal neden bulmakta ve saymaktadır. Kuşku yok; bütün bu nedenler, toplumsal olaylarda rol oynarlar. Fakat bir milletin doğrudan doğruya yaşamıyla, yükselişiyle, çöküşüyle ilişkili ve ilgili olan, milletin ekonomisidir. Tarihin ve deneyimin belirlediği bu gerçek, bizim milli yaşamımızda ve milli tarihimizde de tamamen belirmiş bulunmaktadır. Gerçekten Türk tarihi incelenirse, bütün yükseliş ve çöküş sebeplerinin bir ekonomi sorunundan başka bir şey olmadığı anlaşılır. Tarihimizi dolduran bunca başarılar, zaferler veya yenilgiler, yokluk ve yıkımlar, bunların hepsi meydana geldikleri dönemlerdeki ekonomik durumumuzla ilgili ve ilişkilidir. Yeni Türkiye’mizi yaraşır olduğu düzeye eriştirebilmek için, kesinlikle ekonomimize birinci derecede önem vermek zorundayız. Çünkü zamanımız tümüyle bir ekonomi döneminden başka bir şey değildir.” (1923) 25. Meclis “Millet geleceğini doğrudan doğruya eline aldı ve ulusal egemenlik ve hükümdarlığını bir kişiye değil, vatandaşlarından seçilmiş vekillerinden oluşan Büyük Meclis’te temsil ettirdi. İşte o Meclis, yüce Meclisimizdir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Bu egemenlik durağının hükümetine Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti derler. Bundan başka bir hükümdarlık makamı, durağı, bundan başka bir hükümet kurulu yoktur ve olamaz.” (1922) 26. 23 Nisan “23 Nisan Türkiye ulusal tarihinin başlangıcı ve yeni bir dönüm noktasıdır. Bütün bir düşmanlık dünyasına karşı başkaldıran Türkiye halkının, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni meydana getirmek konusundaki yamanlığını belirtir.”(1922) 27. Ölüm “Ölüme doğru en çok atılanlardan biriyim. Kurşun ve gülle yağmuru altında birçok muharebelere iştirak ettim. Hattâ ölüm bir defa, kalbimin yanından sıyırarak geçti. Kalbimin üzerinde bir saat vardı ve bu saat, mermi parçasının şiddetini kırdı.” 28. Vatandaşlarım “Hayatımda en büyük dayanak ve kuvvetim, vatandaşlarımdan gördüğüm itimat ve destektir. Bütün vazifelerimde manevi, vicdani olan en büyük endişem, emanetinizin hürmet ve kutsallığına devamlı olarak dikkat etmektir.” 29. Evlilik “Hayat kısadır. Bunu kutlama ve taçlandırma için, insanların genellikle makul gördükleri vasıta evliliktir. Bu umumi kurala uymayanlar, pek sınırlı ve müstesnadırlar. Bu istisnaları oluşturanlar da, esas kuralın fenalığından değil ve fakat tersine bu güzel kurala inanmadan kendilerini men eden sebeplerin mahkûmu olduklarından, belki evlenmiş olmaktan korktuklarından fazla bedbaht olanlardır. İnkâr edilmez bir gerçektir ki insanlar, hayat, kadınsız olamaz. Evli olanlar, hayatın vazgeçilmezini temin etmiş ve bütün düşünce ve isteklerini bir maksat, bir meslek, bir amaca yöneltmiş olur. Ancak talih, eşlerin ruh ve kalplerini iyi geçindirsin!” 30. Cennet memleket Genel Sekreteri H. Rıza Soyak’a dert yanar: “Her yerde dert, şikâyet dinliyoruz. Her taraf derin bir yokluk, maddi manevi bir perişanlık içinde. Ferahlatıcı pek az şeye rastlıyoruz. Mateessüf memleketin hakiki durumu bu işte. Bunda bizim günahımız yok. Uzun yıllar, hatta asırlarca dünyanın gidişinden gafil, birtakım şuursuz idarecilerin elinde kalan bu cennet memleket, düşe düşe şu acınacak duruma düşmüş.” Şöyle devam eder: “İleri milletler seviyesine erişmek işini bir yılda, beş yılda, hatta bir nesilde tamamlamak da imkânsızdır. Biz şimdi o yol üzerindeyiz. Kafileyi hedefe doğru yürütmek için insan takatinin üstünde gayret sarf ediyoruz.” 31. Kendi ilkelerim “Ben başkalarının yaptığı ilkelere değil, ancak kendi ilkelerime uyarım.” 32. Gerekler “Felaket başa gelmeden evvel, onu önleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur.” (1920) 33. Bilginler “Ben o adamım ki; ordunun memleketi, milleti muhakkak bir neticeye götürebileceği noktalarda emir veririm. Fakat ilim ve bilhassa sosyal ilim sahasına dâhil işlerde ben emir vermem. Bu alanda, isterim ki bana bilginler doğru yolu göstersinler. Onun için, siz kendi ilminize, kültürünüze güveniyorsanız, bana söyleyiniz. Sosyal ilmin güzel yönlerini gösteriniz, ben takip edeyim.” 34. Milletin kuvveti “Kendilerine bir milletin tarihi bırakılan adamlar, milletin kuvvet ve kudretini yalnız ve ancak yine milletin hakiki ve elde edilmesi mümkün menfaatleri yolunda kullanmakla görevli olduklarını bir an bile hatırlarından çıkarmamalıdırlar. Bu adamlar düşünmelilerdir ki, bir memleketi zapt ve işgal etmek o memleketin sahiplerine hâkim olmak için kafi değildir. Bir milletin ruhu zapt olmadıkça, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça, o millete hâkim olmanın imkânı yoktur. Halbuki, asırların getirdiği bir milli ruha, hiçbir kuvvet mukavemet edemez.” (1924) 35. Öğretmenler “Muallimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmenleri ve eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır.” 36. İnsan topluluğu “İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?” 37. Bencillik “Ulusları yöneten ve yönlendiren insanlar, doğal olarak önce ve öncelikle kendi ulusunun varlığının ve mutluluğunun yaratıcısı olmak isterler. Fakat aynı zamanda bütün uluslar için aynı şeyi istemek gerekir. (…) Bunun için insanlığın hepsini bir vücut ve bir ulusu bunun bir organı saymak gerekir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün organlar etkilenir. ‘Dünyanın filan yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne’ dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa, tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz. Olay ne denli uzak olursa olsun bu ilkeden şaşmamak gerekir. İşte bu düşünüş insanları, ulusları ve hükümetleri bencillikten kurtarır. Bencillik kişisel olsun, ulusal olsun daima fena sayılmalıdır.” 38. O erek “Bilmeyen kalmamıştır ki; ulusumuz, egemenliğini eline aldığı gün, en karanlık yoksulluğun, en derin uçurumun kıyısında idi. Bütün güçleri yıpranmış, bütün savunma araçları elinden alınmış, kutsal varlıkları saldırıya uğramış, pek acıklı bir durumda idi. Bütün bunları hiçe sayarak varlığını ve bağımsızlığını kurtarmaya karar verdi. Bu kararını başarıya ulaştırabilmek için kendine bir toplu davranış, bir belirli erek seçmesi gerekiyordu. Ulusun bütün varlığı ile bütün inancıyla, canını dişine takarak o yolda birlikte yürümesi ve er-geç başarıya ulaşması gerekliydi. İşte beyler, o erek bu yerdi, burasıydı (Dumlupınar). Umulan ve istenen başarı, işte burada kazanılan zaferdi.” 39. İyi bireyler “İyi bireyler kendinden çok üyesi bulunduğu toplumu düşünen, onun varlığının ve mutluluğunun korunmasına yaşamını veren insanlardır.” (1930) 40. Yenilmek “Dünyada yenilmez kimse, yenilmeyen takım, yenilmeyen ordu, yenilmeyen kumandan yoktur. Yenilgilerden sonra üzülmek de tabiidir. Ancak bu üzüntü insanın maneviyatını yok edecek, onu çökertecek seviyeye varmamalıdır. Yenilen, toparlanarak kendini yeneni yenmek için olanca gücüyle, azimle daha çok çalışmalıdır.” 41. Galip gelmek ve mağlup olmak “Muhterem Gençler, hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır: Galip gelmek ve mağlup olmak. Size Türk gençliğine tevdi ettiğimiz vicdan emaneti, yalnız ve daima galip olmaktır ve eminim daima galip olacaksınız.” 42. Spor “Açık ve kat’i olarak söyleyeyim ki, sporda muvaffak olabilmek için her türlü yardımdan ziyade, bütün milletçe sporun mahiyetinin ve değerinin anlaşılmış olması gerekmekte, onu kalpte muhabbet ve vatani bir vazife olarak telakki eylemek lazımdır.” 43. Sanatkâr “Efendiler… Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz; hattâ cumhurbaşkanı olabilirsiniz; fakat, sanatkâr olamazsınız. Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim.” 44. Nutuk “Muhterem Efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve ayrıntılı söylevim, en nihayet mazi olmuş bir devrin hikâyesidir. Bunda, milletim için ve müstakbel evlatlarımız için dikkat ve uyanıklığı davet edebilecek bazı noktalar belirtebilmiş isem, kendimi bahtiyar sayacağım. Efendiler, bu söylevimle milli hayatı sona ermiş farz edilen büyük bir milletin bağımsızlığını nasıl kazandığını ve ilim ve fennin en son esaslarına dayalı milli ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu ifadeye çalıştım. Bugün ulaştığımız netice, asırlardan beri çekilen milli felaketlerin doğurduğu uyanıklığın ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların karşılığıdır. Bu neticeyi, Türk gençliğine emanet ediyorum.” 45. Fatih Sultan Mehmet “Çok kereler Fatih’in karşısında kaldığı meseleleri düşündüğüm zaman, ben de aynı hal çarelerine varmışımdır. Yalnız, Fatih benim karşısında kaldığım hadiseleri nasıl hallederdi, bunu çok merak ederim. İkinci Mehmet büyük adamdır, büyük.” 46. İskender İskender’in doğum yerinin de Selanik civarı olduğu kendisine hatırlatıldığı zaman söyledikleri: “Mukayese burada sona erer. İskender dünyayı fethetmişti. Ben böyle bir şey yapmadım! O dünyayı istila edeyim derken kendi vatanını unutmuştu. Ben vatanımı hiçbir zaman unutmayacağım!” 47. Napolyon üzerine İngiliz gazeteci Grace Ellison’a söylemiştir: “Napolyon ve stratejisi hakkında tetkiklerde bulundum. Fakat diğer herkes hakkında aynı tetkikatı yaptım. Sakarya Muharebesi’ni Osterliç Muharebesi ile karşılaştırmak bir iltifat sayılmaz. Ben, Napolyon’u hiç sevmiyorum. Çünkü Napolyon her şeye kendi şahsını sokardı. Mücadelesi belli bir dava için değildi; kendi şahsı içindi. İşte bu bakımdan bu gibi adamlar için kaçınılması imkânsız olan felakete uğradı.” 48. İzmir “Ben, bütün İzmir’i ve bütün İzmirlileri severim. Güzel İzmir’in temiz kalpli insanlarının da beni sevdiklerinden eminim. Yalnız bir tesadüf, beni Karşıyaka’ya daha fazla bağlamıştır. Karşıyakalılar, anam sizin sinenizde, sizin topraklarınızda yatıyor. Karşıyakalılar, İzmir’i gördüğüm gün evvelâ Karşıyaka’yı ve orada da sizin Türk topraklarınızda yatan anamın mezarını gördüm!” (1925) 49. Erzurum “Erzurum, birçok devirlerde birçok defalar tecavüze, taarruza, tazyike uğramış bir serhat memleketimizdir ve bu yüzden birçok harabeler vücuda gelmiş, buradaki insanların hali cidden elim olmuştur. Artık, bu elim günlerin tekrarına katiyen ihtimal vermemelidir. Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcudiyeti, Erzurum ve havalisinin hayatıyla alakadar olmakta, onun huzur ve emniyetine tamamen kefil olmaktadır.” (1924) 50. Afyonkarahisar 1925 yılında Afyon’u ziyaretlerinde, ordumuzun 27 Ağustos 1922’de Afyon’a girişinden sonra karargâh olarak kullanılmış olup daha sonra Belediye’nin yerleştiği binada, şerefine verilen ziyafet sırasında söylemiştir: “Efendiler! Bu binanın çatısı altında ne mesut, ne tatlı hatıralarımı canlandırıyorum! Bir gece ben şu odada, Fevzi Paşa bu odada, İsmet Paşa da bu odada yatıyorduk. Genelkurmayımız şu odada çalışıyordu. Düşman ordusunu tamamen sarmak ve imha etmek kararı, şu odada çıktı! Afyonkarahisar, son büyük zaferin kilidi oldu; esası oldu. Afyonkarahisar, mücadele tarihimizde unutulmaz parlak bir sayfaya sahiptir. Burada, buranın aziz halkıyla beraber bulunmaktan duyduğum zevk ve mutluluk büyüktür. Bana bu mutluluğu veren sizlere sevgi ve teşekkür!” 51. Milleti tehdit eden tehlikeler “Gelecekte, millet hayatını tehdit edecek tehlikelere düşmemek için ona göre şimdiden hazırlanmak ve çalışmak, vatanını seven bütün millet fertlerinin borcudur. Gerçekten, vatanımıza ve bağımsızlığımıza göz dikenlere yalnız askerlikçe üstün gelmek kâfi değildir. Memleketimiz hakkında istila emelleri besleyecek olanların her türlü ümitlerini kıracak şekilde siyaset, idare ve ekonomi bakımlarından kuvvetli olmak lazımdır.” 52. Yaşamak hakkı “Hakların en birincisi, yaşamak hakkıdır. Diğer bütün haklar ve bu haklara mukabil vazifeler, hep yaşamak hakkına dayanır. Bugünkü hukuk, insanları, her kim olursa olsun, herhangi memlekette bulunursa bulunsun, yaşamak hakkına sahip sayar. Şüphe yok, bir insanın yaşamak hakkı, onu diğerlerinin yaşamak hakkına saygı göstermek vazifesiyle bağlar. Bu fikri daha açık ifade edelim: Bir insanın hakkı, diğer bir insan için vazife olur ve yine bir insanın vazifesi de diğer insanın hakkı demektir. Hak, salâhiyet dediğimiz zaman hemen aynı şeyleri anladığımız gibi vazife, mecburiyet, yükümlülük, vecibe, borç da birbirinden ayrılmayan şeylerdir. Anlıyoruz ki, hakkın bulunduğu yerde vazife ve vazifenin bulunduğu yerde hak vardır. Yani her insan aynı zamanda hem kendine ait birtakım haklara sahiptir, hem de başkalarına ait hakların kendine yüklediği birtakım vazifelere sahiptir. İnsanlar, toplumsal hayatta haklardan ve vazifelerden örülmüş bir şebeke içinde tasavvur olunabilir. İnsanlar, insan kaldıkça bu şebekeden çıkamazlar. Şunu da bilmelidir ki, bu söylediğimiz esas, insaniyetin tarihine nispetle yenidir ve hatta denilebilir ki, bu esas istenildiği derecede tam, kesin, mutlak olarak bütün insaniyetin ruhuna henüz girmemiştir.” (1930) 53. Milletin menfaati “Biz keyfi hareket etmeyiz. Müstebit asla değiliz. Hayatımız, bütün faaliyetimiz, memleket işlerinde keyfi ve müstebitçe hareket edenlere karşı mücadele ile geçmiştir. Bizim akıl, mantık, zekâ ile hareket etmek belli özelliğimizdir. Bütün hayatımızı dolduran vak’alar, bu gerçeğin delilidirler. Memleket ve millet işlerinde şahıslarıyla, yaptıklarıyla, fikirleriyle zararlı olmak vaziyetine düşenlere karşı, zaman zaman direndiğimiz olmuştur. Milleti gerçek düzelme yolunda yürümekten mene çalışmak isteyenlere sert ve amansız olmak istidadındayız. Toplumsal düzenimizi, bilerek veya bilmeyerek, bozucu kimselere müsaade edemeyiz; bunlar doğrudur. Bizden bu hususta sessiz kalma ve tarafsızlık isteyenleri tatmin edemiyorsak, bunun sebebi, memleket ve millet menfaatini her şeyin üstünde gördüğümüzdür.” (1925) 54. Cihangirlik sevdası “Artık millet, yalnız bir şeyi için silaha sarılacaktır: Milli sınırlarımız içinde hayatını, bağımsızlığını ve egemenliğini müdafaa için! Artık bizim saldırgan bir askerî siyasetimiz olmayacaktır. Cihangirlik sevdasında, fütuhat peşinde bulunmayacağız. O zihniyeti takip yüzünden en ağır cezaları hâlâ çekmekteyiz.” (1923) 55. Kendinizi beğendirmek “Şu ve bu tarzda, birtakım kuş beyinli kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz, bunun hiçbir kıymeti ve ehemmiyeti yoktur. Eğer şunun, bunun teveccühünden kuvvet almaya tenezzül ederseniz, halinizi bilmem, fakat geleceğiniz çürük olur.” (1908) 56. Samimi ve dürüst insanlar İmzasız ihbar mektubu gönderenler hakkında söylediği söz: “Samimi ve dürüst insanlar, aynı zamanda medenî cesaret sahibi olur, imzalarını saklamaya tenezzül etmezler. Belli ki bunu yazan ahlaksız yalancının biridir.” 57. Namuskâr “Çok namuskâr olmalıdır! Şimdiye kadar işlenen hataların en büyüğü, müteşebbislerimizin, aydınlarımızın, özellikle âlimlerimizin en büyük günahı namuskâr olmamaktır. Milletin karşısında namuskâr olmak ve namuskârane hareket etmek lazımdır. Milleti aldatmayacağız! Millete, daima ve daima gerçeği söyleyeceğiz. Belki hata ederiz, yanlış şeyleri gerçek zannederiz; fakat millet onu düzeltsin. Kendimizi kimsenin üstünde görmeye de hakkımız yoktur Efendiler!” (1923) 58. Gündelik siyaset takip etmek “Yapmak gücünde olmadığımız işleri uyuşturucu, oyalayıcı sözlerle yaparız diyerek millete karşı gündelik siyaset takip etmek, ilkemiz değildir.” (1931) 59. Milletin arzusu “Ben düşündüklerimi, önce milletimin arzusunda, ihtiyaç ve iradesinde görmeyi şart sayan ve bunu gördükten sonra ancak, uygulaması ile kendimi vazifeli bilen bir adamım. Her insanın mensup olduğu toplum için düşündüğü binbir fikir olabilir. Fakat sağını solunu dinlemeden söylenmiş sözler, benim telâkkime göre, uzun uzun ve derin denemelerle incelenmedikçe iş sahasına çıkmazlar. Her toplumsal işte, şahsi düşünüşün umumi ihtiyaç ve iradeye uygun olduğunu hissetmemiş olanlar, mutlaka başarısızlığa mahkûmdurlar.” (1928) 60. Şahsi siyaset “Birçok âlimler, düşünürler, girişimciler zaman zaman, asır asır bu vatanı bayındır hale getirmeye, gerçek kurtuluşa eriştirmeye çalışmışlardır. Bazıları bütün kalpleriyle, vicdanlarıyla çalışmışlardır. Halbuki netice, bir muvaffakiyet göstermiyor. Acaba bunun sebebi nedir? Efendiler, bunun sebebi, şimdiye kadar memlekette bir devlet siyaseti, devlet programı değil, şahsi siyaset, fikirlere göre değişen programlar takip olunmasıdır. Onun için her şeyden evvel, bu millet ve memleket için bir hareket ve çalışma ilkesi oluşturmak lazımdır. Bundan sonra yapacağımız şey, bu olacaktır.” (1923) 61. Gerçek çareyi görmemek “Devletin, içine düştüğü yok olma tehlikesinin korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar, elbette ciddi ve gerçek çareyi görmemek için gözlerini yumarlar. Çünkü o ciddi ve gerçek çare, kendilerini daha çok ürkütür.” (1927) 62. Kapitülasyon kelimesi “Hepiniz hatırlayabilirsiniz: Kanuni Sultan Süleyman zamanında Venediklilerle ticaret antlaşması yapılmıştı. Fakat Padişah, Venediklilerle ticaret antlaşması yapmayı kendi şerefine ve onuruna aykırı buldu. Zira onun zihniyetine göre antlaşma, birbiriyle eşit milletler arasında yapılırdı. Halbuki Venedik, o zaman Osmanlı Devleti’ne eşit olmak şöyle dursun, onun doğrudan doğruya emri altında idi. Bundan ötürü Padişah, böyle bir hükümetle antlaşma yapamazdı; fakat ona müsaadelerde bulunabilirdi ve müsaadelerde bulundu. İşte bu müsaade kelimesi, kapitülasyonlar kelimesiyle tercüme edilmiştir. Halbuki biliyorsunuz, kapitülasyon kelimesi, bir kale içinde muhasara olunan, savunulacak gereç ve vasıtalarını kullandıktan sonra teslimini bildirmeye mecbur olanlar hakkında kullanılan bir kelimedir. İşte böyle bir kelimeyi, padişahların müsaadesini tercüme ederken kullanmış bulundular.” 63. İktisat “Biz, bu milleti bugünkü şeklinden daha yüksek derecelere çıkarmakla yükümlü adamlarız. Bu yükseliş, yalnız meydan muharebelerinde kazandığımız şereflerle olamaz; bu, buna kâfi değil. Asıl yükseliş, iktisat sahasında yükseliş olacak!” (1938) 64. Halk “Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil ve fakat ferdi ve toplumsal hayat için işbölümü itibariyle muhtelif çalışma gruplarına ayrılmış bir topluluk olarak düşünmek, esas ilkelerimizdendir. A) Çiftçiler B) Küçük sanat sahipleri ve esnaf C) Amele ve işçi D) Serbest meslek sahipleri, E) Sanayi sahipleri, F) Tüccar ve G) Memurlar Türk topluluğunu teşkil eden başlıca çalışma gruplarıdır. Bunların her birinin çalışması, diğerinin ve umumi topluluğun hayat ve mutluluğu için zaruridir. Partimizin bu prensiple hedef tuttuğu gaye, sınıf mücadelesi yerine toplumsal düzen ve birliği temin etmek ve birbirini zedelemeyecek şekilde menfaatlerde ahenk kurmaktır. Menfaatler, kabiliyet, marifet ve çalışma derecesiyle orantılı olur.” (1931) 65. Ziraat memleketi “Memleketimizin genişliğini ve nüfusumuzun bu genişlikle ne kadar orantısız olduğunu da hatırlayınız. Bu geniş ve verimli toprakları işleyebilmek, işletebilmek için noksan olan el emeğini, mutlaka teknik aletlerle gidermek mecburiyetindeyiz. Memleketimiz, ziraat memleketidir. Bu itibarla halkımızın ekseriyeti çiftçidir, çobandır. Bundan ötürü en büyük kuvveti, kudreti bu sahada gösterebiliriz ve bu sahada mühim yarışma alanlarına atılabiliriz.” (1923) 66. Milletle görüşmek “Milletimle yakından ve gösterişten uzak karşılıklı görüşmenin zevkini, bahtiyarlığını anlatamam. Her ne vakit milletimin karşısında kendimi görsem, her ne vakit milletimin fertlerinden birkaçının yüzüne baksam, oradan ruh ve vicdanıma gelen ışık, benim için en kıymetli bir ilham ve verim alevi oluyor!” (1923) 67. Milletin menfaati “Samimi olarak bu memleketin, bu milletin menfaatine yapılacak bir iş olsun, ben onu göz önüne almayayım; bu, mümkün değildir. Yalnız, işin gerçekten millete menfaati olmalı ve teklifin samimi olarak yapıldığına ben inanmalıyım.” 68. Milletin yardım ve desteği “Şimdiye kadar millete yapamayacağım bir şeyi vaat etmedim. Ben yapacağım dediğim zaman, buna inanmayanlar vardı. Buna rağmen hareket ettim. Görüyorsunuz ki başardık. Benim ve benimle çalışanların güveni vardır ki, yeni hedeflerimize de başarıyla varacağız. Şimdiye kadar söylediklerimin gerçekleşmiş olması, bütün tasavvurlarımın beni yalanlamaması, milletin ciddi ve samimi olarak bana yardımcı ve destek olmasıyla mümkün olmuştur. Onun için yeni gayelere erişmek için de bu yardım ve desteğe ihtiyacım vardır; onu benden esirgemeyiniz!” 69. Şan ve şeref “Benim şan ve şerefimden bahsetmek de hatadır. İyi dinleyiniz öğüdüm budur ki, içinizden herhangi bir adam çıkar, şan, şeref davası güder ve benzersiz olmak isterse, başınızın belasıdır; ilk önce kafası kırılacak adam budur! Mensup olduğum Türk milletinin şan ve şerefi varsa, benim de bir ferdi olmak sıfatıyla şanım şerefim vardır, asla başka değilim.” 70. Halk adamı “Ben düşündüklerimi, sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda gerekli olmayan bir sırrı kalbimde taşımak kudretinde olmayan bir adamım. Çünkü ben, bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi daima halkın önünde söylemeliyim. Yanlışım varsa halk beni yalanlar. Fakat şimdiye kadar bu açık konuşmada halkın beni yalanladığını görmedim.” 71. Başka mesele Bir alay karargâhının temel atma töreni esnasında bir koyunun temel için açılan çukura doğru, yere yatırılıp boğazından kesilmek üzere olduğunu gördüğü zaman, İran Şahı Rıza Pehlevi ile aralarında geçen konuşma: “Atatürk: Ben kana bakamam! Bir tavuğun dahi boğazlandığını görmeye tahammülüm yoktur. Şehinşah: Ya bu kadar çok bulunduğunuz büyük ve kanlı muharebe meydanları? Atatürk: Ha, o başka meseledir; öyle yerlerde cesetlerin üzerinden atlayarak yürürüm. O bambaşka bir iştir.” 72. Şahsi güceniklik “Hiçbir zaman şahsi gücenikliklerimi, birtakım olumsuz girişimlerle tatmine kalkmak adiliğine tenezzül etmem.” 73. Hatıralar “Beni milletim nereye isterse oraya gömsün; fakat, benim hatıralarımın yaşayacağı yer Çankaya olacaktır.” 74. Çocuk eğitimi “Çoğu ailelerde öteden beri çok kötü bir alışkanlık var; çocuklarını söyletmez ve dinlemezler. Zavallılar lafa karışınca ‘Sen büyüklerin konuşmasına karışma!’ der, sustururlar. Ne kadar yanlış, hatta zararlı bir hareket! Halbuki tam tersine, çocukları serbestçe konuşmaya, düşündüklerini, duyduklarını olduğu gibi ifade etmeye teşvik etmelidir; böylece hem hatalarını düzeltmeye imkân bulunur, hem de ileride yalancı ve riyakâr olmalarının önüne geçilmiş olur. Kısacası çocuklarımızı artık, düşüncelerini hiç çekinmeden açıkça ifade etmeye, içten inandıklarını savunmaya, buna karşılık da başkalarının samimi düşüncelerine saygı beslemeye alıştırmalıyız. Aynı zamanda onların temiz yüreklerinde yurt, ulus, aile ve yurttaş sevgisiyle beraber doğruya, iyiye ve güzel şeylere karşı sevgi ve ilgi uyandırmaya çalışmalıdır. Bence bunlar, çocuk eğitiminde, ana kucağından en yüksek eğitim ocaklarına kadar her yerde, her zaman üzerinde durulacak önemli noktalardır. Ancak bu suretledir ki, çocuklarımız memlekete yararlı birer vatandaş ve mükemmel birer insan olurlar.” 75. Muvaffak olmak Mesut olup olmadığı sorusuna verdiği cevap: “Evet, çünkü muvaffak oldum!”
·
517 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.