Gönderi

112 syf.
·
Not rated
Bir kuşun ötüşüyle bir çocuğun ruhu arasında münasebet vardır.
Kelime anlamı macera ve serüven olan, Türk edebiyatının ilk gerçekçi romanlarından birisi olma özelliğini taşıyan Sergüzeşt, bir aşk trajedisi üzerinden kölelik ve tutsaklığı konu alıyor. Dönemin toplumsal yapısının ve eşitsizliğinin ustalıkla kaleme alınması yaşanan zorlukları gözler önüne seriyor. Kitap esaretin ve tutsaklığın yok edici kısımlarını göstermekle kalmıyor, bunun tamamen reddedilmesi gerektiğini savunuyor. 9 yaşında tüccarlar tarafından esir alınıp Kafkasya'dan İstanbul'a kaçırılan Dilber'in, Harput mal müdürü Mustafa Efendi'nin karısına satılmasıyla başlayan ve eziyete dayanamayıp evden kaçması sonrasında esirci evine verilmesi, oradan da Asaf paşa isimli birinin evine alınması, burada büyürken aşk duygusunu evin küçük beyi sayesinde tatması ve bundan rahatsız olan evin hanımının onu başka birine satması, son olarak da içindeki yalnızlık deryasıyla yaşamını Nil nehrinde sonlandırmasına kadarki süreçte hikayesine ortak oluyoruz. Ön planda hislerin ve duyguların olduğu görülse de, daha çok gerçekliğin ve toplumsal yapının eleştirel anlamda ele alındığını söyleyebiliriz. Bu nedenle Türk edebiyatında romantizmden realizme geçiş eseri olarak kabul edilmiştir. Betimlemelerden dolayı okumakta biraz zorlanabilirsiniz fakat cümlelerinde lüzumsuz hiçbir şey bulamazsınız. Çünkü çok kıymetli bir eser kaleme almış ve oldukça farklı bir anlatımla karakterlerin derinine inip onları anlayabilmemize olanak sağlamıştır.. Romanın yayımlanmasının ardından Samipaşazade Sezai göz hapsine alınmış ve kurtulabilmek maksadıyla da Paris’e gitmek zorunda kalmıştır. ***** Soyluluk ve mevki sahibi olmanın evlilik şartlarından sayılması gerektiğini savunan annesine karşı çıkıp, "ahlak ve güzellik"e vurgu yapan Celal Bey'in düşünceleri çok güzeldi. - Yıldızlar karanlık içinde parladığı gibi fakirlik ve sefalet içinde de saflık ve yücelikle parlayan ruhlar yok mudur? Bir kalp, sevmek için mutlak servete ve asalete mi muhtaçtır? Bence en hakiki ikbal, ruhun göründüğü iki güzel göz; en büyük servet, kalbin hissini gösteren gül renginde dudaklardan akseden tebessümdür. Güzellikten büyük asalet, temiz kalpten büyük bir servet mi olur?(40) Kısa bir kitap olmasına rağmen her sayfası dolu doluydu. Hiçbir cümlesi hedefinden şaşmıyor, sadece bu yaşayış tarzını eleştirip insanların vicdanına etki etme çabası var yazarın. Ve bu çaba kitabı daha da kıymetli hâle getiriyor. Esir ticaretinin son bulmasına öncü olmak için yazılan bu kitabı takdir etmekten başka yapabileceğim bir şey yok. *İnsan derin hayaller içinde kaybolup gittiği zaman hiçbir kelimenin tarif edemeyeceği -ruha karşı şimşek gibi açıldığı anda biten- ebedi bir tebessüm, sonsuza dek sürmeye layık olmaz mı? Zavallı hafıza! Günden güne yok olduğunu hissettiğimiz vücut denilen şu toprak yığıntısının üzerinde durmadan sonsuzluk için çalışır durur ... Hüzünlü bir bakışı senelerce muhafaza eder ... Bir sözü, bir tebessümü yıllarca saklar... Etrafından baş döndürücü bir hızla geçen bütün hatıra ve tesirleri hemen tutmaya çalışır. Bu tahammülü aşan çabayla bütün kuvvet ve takati kaybolunca bize ümit veren istikbal biter; hayatımıza eşlik eden mazi, unutuşlar deryası içinde yok olur. O zaman ölümcül şekilde yaralanmış bir asker gibi bizi mezarın kapısında bırakarak hizmetini terk eder.(45) *Senin bana ne kadar tesir ettiğini biliyor musun? Beni gündüzleri düşündüren, gece sabahlara kadar uyutmayan hep sensin, dedi.(43) *Şimdi ne yapmalı? Bir cehennem ateşi içinde kalan hayata sonuna kadar tahammül mü etmeli? Hayatın gayesi yok olursa yaşamakta ne lezzet var?(67) *Zararı yok ... İlk gördüğüm zaman senin gözlerin kalbimde ölümcül yaralar açmıştı... Zaten yaşamazdım...(84)
Sergüzeşt
SergüzeştSamipaşazade Sezai · İş Bankası Kültür Yayınları · 202346.3k okunma
·
85 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.