Gönderi

Carpe Diem
"Her şey her zaman, içinde olduğumuz anda gerçekleşir, başka bir an veya başka bir fırsat yoktur. İnsanlar, geçmişi ve geleceği sürekli düşünerek yaşamın özü olan şimdiyi kaçırır- lar ve bunun farkına bile varmadan ölüm anında pişmanlık- larla çekip giderler. Änı kaçırmak aslında hayatı ıskalamak demektir. Ne kadar enteresan; bize verilen en büyük ders ve yine bizden beklenen en büyük algı şimdiyi anlamaktır çün kü tek bir anın içinde milyonlarca gizem olduğunu anladığın da önünde uzanıp giden fırsatlar denizini görmeye başlarsın. Hayatta kimi zaman rüzgâr senden yana eser ve kimi zaman da onu karşına almak zorunda kalırsın. Şimdi hep devam eder, beş dakika sonrası yine senin için şimdi olacaktır çünkü sonsuz bir döngü gibi şimdinin içindesin ve bunu fark etmek dışında bir seçeneğin yok, eninde sonunda tüm hayatının tek bir andan ibaret olduğunu anlayacaksın genç dostum, uma- lım ki o an gerçekten yaşadığını hissettiğin ve şükürle dolu olduğun bir an olsun. Sadece yaşamın kendisi bile şükretmek için büyük bir sebeptir, bu sınava yollanmış olmak nimetle- riyle ve zorluklarıyla bir bütün olarak şanstır. Başımıza gelen her şeyin bir meydana gelme sebebi var, gösterdiği bir açı var, açtığı bir pencere var, peki ya biz ne yapıyoruz? Endişelere ve korkulara kendimizi bırakıyoruz, bunlar dışında hiçbir şey ilgimizi çekmiyor. İnsanları sadece korkuyla yönetmek dünya tarihi boyunca gelmiş geçmiş tüm hükümdarların en klasik yöntemi olmuştur çünkü insan özünde korkaktır ve hep kor- kuyla yaşar." "Ne gibi korkular?" diye sordum. "Örneğin insanlar ne der korkusu çoğu insanın hayatını belirler ve tüm davranışlarını başkalarına göre ayarlamaya ça- lışırlar. Sevilmeme korkusu da böyledir, eğer kendim olursam insanlar beni severler mi diye korkanlar, asla kendileri olama- dan bu dünyayı terk edip giderler, peki ya hayat bize neden verilmiş olabilir? Kendimiz olmak ve bu dünyadaki kendi ro- lümüzü oynamak dışında bir sebebi olamaz, rolünü unutmak diye bir şey yoktur çünkü hayat seni öyle bir çıkmaza sokar ki eninde sonunda bir tercih yapmak zorunda kalırsın. Diye- lim ki rolünü oynamak konusunda şüpheye düşüyorsun, işte o zaman ruhani bir güç seni alır ve yapman gerekeni kalbine fısıldar, hissedersin, hatırlarsın, yapman gerekenleri anım sarsın. Bir geliş amacın var ve bunu ruhunda kabul ederek buraya geldin, bundan vazgeçmek gibi bir lüksün olamaz. Ya- pamadığın zaman, gerekli adımları atamadığın zaman yine yaşamına devam edersin ancak öte yandan farklı bir hayat sınavını daha buradaki deneyim bitmeden hazırlamış olur- sun. Bu hayatta yapamadıklarını yapmak ve oynayamadığın rolleri oynamak zorunda kalacağın başka bir hayat deneyimi seni bekler. Karma yaratmadan, görevlerini yerine getirerek ve hayattaki en büyük gerçeğin ölüm olduğunu unutmadan yaşamaya devam edeceksin. Ölüm bir muamma değildir, tam aksine basit bir gerçektir. Kaçınılmaz bir sondan bahsediyo- ruz, insanların yaşarken unutmaları gereken ancak vakti gel- diğinde yüzleşmek zorunda oldukları ve aslında yaşamın her anında gitgide yaklaştıkları bir duraktan bahsediyoruz." "Son durak!" diye mırıldandım ancak kafasını olumsuz anlamda salladı. "Hayır. Kesinlikle bitiş değil, her şeyin başlangıcı. Olmuş olan, olmakta olan ve olacak olan her şeyin başladığı bir du- rak, gerçek deneyim ve o deneyim için bedenlere, gülen yüz- lere, sahte samimiyetlere, yatlara, şatolara ihtiyaç olmayacak çünkü bütün bunların hiçbir anlam taşımadığı bir mekândan bahsediyoruz. Enerji boyutunda sonsuza kadar açık duran ve seni içeri kabul eden bir kapıdır, oradan adımını attığın anda yeryüzü deneyiminin ne kadar ilkel olduğunu fark edersin ve insani varlıkların bu mekânda nasıl çırpındıklarını, bir şeyler elde etmek için kendilerinden nasıl ödün verdiklerini gördükten sonra acıyla gülümsersin çünkü yaşarken sen de kendini kaptırmış ve diğer insanlar gibi saçmalamış olabilir- sin. Bu durum normaldir çünkü zaten buraya yollandığımız andan itibaren her şeyi unutmamız ve buradaki oyuna ayak uydurmamız gerekiyor. Ne kadar acı değil mi; dünya gene- linde farklı inanç sistemleriyle insanlardan cennet ve cehen- nem gibi kavramlardan korkmaları bekleniyor oysa yaşamın kendisi bir ceza ve ödül sistemi üzerine kurulu değildir, bir olgunlaşma deneyimidir, hepsi bu."
·
66 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.