Gönderi

SAHİP OLMAK YADA OLMAK “Biliyorum ki ben, Tatlı bir sevgiyi, küçük bir sevinci tattığım anlar dışına, Hiçbir şeye sahip değilim.” Goethe Eğer sevdiğim halde, karşımda bir sevgi doğuramıyorsam, yani sevgim bir karşı sevgi üretmiyorsa; yaşamımı seven bir insan olarak dışa vurmam beni sevilen biri haline getirmiyorsa, sevgim güçsüz demektir. Özgürlüğü, istediğini yapmak olarak değil, insana kendisi olabilme şansının verilmesi olarak değerlendirmek gerek. "Aşık olmak"ın, nasıl olup da "aşka sahip olmak" yanılgısına dönüştüğünü, herhangi iki sevgilinin gelişimlerine bakarak izleyebiliriz. Sevmek, yaratıcı bir etkinliktir. Bir insana (ya da şeye) ilgi duymayı, onu tanımak istemeyi, onu anlamayı, doğrulamayı ve onun yanındayken sevinç duyabilmeyi doğurur. Bir kişiyi gerçekten sevmek, onun kişiliğinde tüm dünyayı sevmek demektir. Yapmaya giden yol, olmaktan geçer. Insanların mutsuz olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Yalnız, çesitli korkular altında acı çeken, ruhen dengesiz,yıkık ve bağımlı olan bu insanlar,önce bütün çabalarıyla kendilerine boş zaman yaratmaya çalışırlar, sonra da bu zamanı öldürebildikleri ya da geçirebildikleri oranda sevinç duyarlar.Ne acı bir çelişki. Kötülük ve yıkıcılık, gelişmenin engellenmesi sonucunda doğar. Günümüzde kişi, ilişkide olduğu insanlara karşı da sahip ol¬ma eğilimiyle doludur. Doktordan, dişçiden, avukattan ve işçi¬den bahsederken, "benim doktorum", "benim dişçim”, "benim avukatım" ve "benim işçim" demektedir. İnsanlar dışında eşya¬lar, hatta duygulardan konuşulurken bile, onlar da bir mülkiyet kapsamı içinde anlatılırlar. "Benim hastalığım", "benim ameli¬yatım", "benim ilâçlarım" derken, kişilerin yaşadıktan olayları sahip oldukları şeylenmiş gibi ele aldıklan, görülür. Böyle kişi¬lerin sağlıklarındaki bir bozulmayı, ellerindeki hisse senetleri değerinden yitirmiş gibi algılayıp, öyle değerlendireceklerine de kuşku yoktur. Bir insanın, arzuları sonsuz olduğu için , hiçbir zaman rahat ve huzur bulamayacağı bellidir. Onun tüm yaşamı , kendinden çok şeye sahip olanları kıskanmak ve kendinden az varlığı olanlardan da korkmakla geçecektir. Eğer insan yalnızca "sahip olduğu" şeylerden ibaretse, onları yitirdiğinde, kendini de yitirecek, kim olduğunu bilemeyecektir. Sevgi olmaksızın, fiziksel ilişkilerden sevinç duymak mümkün değildir. Ama günümüz insanı, sevinç ile hoşnutluk arasında pek bir fark gözetmediğinden, bu "sevinç" sözcüğüne gereken değeri vermeyebilir Geçici olan bir şeye, dahası mükemmelliğe ulaşmaya bile bir tutku olarak istek duymak onu ulaşmayı engeller. Yaşam ne bir şans oyunu ne de ticari bir girişimdir. Bir kimse diğerinin üzerindeki elbiseyi alacak olsa hırsız denir. Peki; elinde imkanı varken bir fakiri giydirmeyen kimseye ne ad verilir? Ruhumuz kendi doğasıyla uyumlu şeyler yaptığında, huzurlu ve mutludur. Ama doğasına ters bazı davranışlara yöneldiğinde acı çeker. Aşkın ilk dönemlerinde her iki taraf da , diğerinden emin olmadıkları için dikkatlidir ve öbürünün kalbini kazanmaya çalışır. Canlı , hareketli , ilgi çekici ve bu canlılıkları yüzlerine yansıdığı için de güzeldirler. İkisi de birbirine sahip olmadıklarından , enerjilerini olmaya , yani vermeye ve karşı tarafı canlandırmaya yöneltmiştir. Bu durum , çoğu kez evlilikten sonra değişiverir. Evlilik sözleşmesiyle eşler birbirinin bedenleri, duyguları ve ilgi alanları üzerine hak sahibi olurlar. Artık kazanılması gereken kimse yoktur. Çünkü sevgi sahip olunabilecek bir nesne , bir mülkiyet haline gelmiştir. İki taraf da sevgiye değer olmaya ve sevgiyi canlandırmaya çaba göstermemeye başlayınca , her şey can sıkıcı olur ve güzellikler yitirilir. Hayal kırıklığına uğrayan eşler çaresizdirler . Kendilerine "Başlangıçta bir hata mı yapmıştık ? Yoksa karşımızdakini tanıyamamış mıydık? Veya ben mi değiştim?" gibi sorular soran eşler , genellikle karşı tarafı suçlu bulup, kendilerini aldatılmış hissederler. Anlayamadıkları şey , artık ilk zamanlardaki gibi birbirlerini seven insanlar olmadıklarıdır. Kişisel Gelişim yolları • Acı çekmek ve bunun bilincinde olmak. • Huzursuzluğumuzun nedenlerini tanımak ve bilmek. • Bu bunalımı atlatabilecek bir yol, bir imkân bulmak. • Belirli davranış biçimlerini kendimize özgü kılmak ve acıları aşabilmek için, çağdaş yaşam pratiğimizi değiştirmemiz gerektiğine inanmak. Mal ve mülke sahip olmak, daha çok kazanmak gibi ihtiraslar ile dolu oldukları sürece, insanların barış içinde yaşayabilme düşüncesi bir hayaldir. Günümüzde sağlıklı bir ekonomi için, hasta insanlara ihtiyaç vardır. Oysa amacımız sağlıklı insanlar için, sağlıklı bir ekonomi kurmak olmalıdır. ..insan, gücünün artmasıyla birlikte, gerçekte zavallı ve acınacak insan haline gelmiştir… Uzun süredir anlamamız gereken bu gerçeği, şimdi lütfen kabul edelim.
·
60 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.