Gönderi

167 syf.
·
Not rated
Joseph'in Yakarışı İncelemesi
İncelememe kitabında başında yer alan Kuran ayeti Bakara Suresi 154. ayet ile başlamak istiyorum "Allah yolunda öldürülenlere sakın "ölüler" demeyin. Çünkü onlar diridir, fakat siz farkında değilsiniz." Bu ayeti çok sevmemin sebebi ise aziz vatanımız uğruna can veren kahraman şehitlerimize atfedilmiş olmasıdır. Kitabın konu aldığı Çanakkale Cephesi Cihan Harbi sırasında en çok şehit verdiğimiz cephelerdendir. Bu yüzden şehitlerimizi anarak girmesi yapılması ve taktir edilmesi gereken bir davranıştır. İncelemeyi yazdığım tarihte ise ulu mücadelemiz Çanakkale zaferinin 109. yıldönümü olması içimi şerefle doldurmuş yakın dönemde böyle bir kitaba denk gelmek çok hoşuma gitmiştir. Hikayemiz her iki cephede savaşan askerleri konu alan bir yapıya sahiptir. (Buradan sonrası kitabın içeriği ile alakalı olduğu için kitabı henüz okumadıysanız kitabı deneyim ettikten sonra incelemenin geri kalanını okumanızı tavsiye ederim.)
Joseph'in Yakarışı
Joseph'in Yakarışı
Baş karakterimiz olan Joseph inancına sımsıkı bağlı vatanperver bir Anzak askeridir. Kitap başlangıçta bize Joseph'in geride bırakacağı sevdiklerini anlatır. Çoğu yazar "sevdiklerini bırakıp bir yola çıkma" konseptini okuyucuya yedirebilmek için bu tekniği kullanmıştır. Kitaptaki bırakma ve veda kısımları bazı kısımlarda farklı karakterler üzerinden işlendiği için tekniğin gayet düzgün uygulandığını söyleyebilirim. Cepheye vardıklarında herkesin boğazı er yada geç ele geçirip İstanbul hayalleri kurmasını duyuyoruz. Hatta Ayasofya konusundaki takıntılarını dile getirmekten çekinmiyorlar. Ayasofya gibi her iki taraf içinde değer taşıyan mekanlardan birini bu şekilde hikayeye yedirilmesi gayet güzel olmuş. Kitabın Hristiyanların emellerine değinmesine hak versem de "İslam birliğini yıkmak, halifeyi yenmek" gibi söylemleri hem tarihsel açıdan hem de anlam açısından saçma buldum. Kronolojik İngilizler Çanakkale'de bunu yapmayı hedefleyemez. Zaten Çanakkale Cephesi'nin açıldığı 19 şubat 1915 tarihinden bir sene önce 1914 senesinde Suriye-Filistin Cephesinde, Irak Cephesinde ve Hicaz-Yemen Cephesinde sözü edilen "islam birliğini" çoktan yıkmışlardı ve halifeyi etkisiz kılmışlardı. Bunun en büyük örneği Türkler gibi müslüman olan ve şer'i hükümlerin uygulandığı bir ülkeye karşı aynı şekilde müslüman olan Arap kuvvetlerinin Türklerin karşısında İngilizler ile müttefik olmasıdır. Aynı zamanda geleneksel olan her harp öncesi Şeyhül İslam'ın yaptığı cihad çağrısında kulak asmamaları başarılı olamadığımızı ve maalesef halifenin de bittiği anlamına gelmektedir. Fakat Joseph her ne kadar dinine bağlı ve onun uğruna mücadele edecek olsa bile Türkleri hafife almaz. Çünkü tarihi bilgisi dolayısıyla Türklerin nasıl savaşçı bir millet olduğunun farkındadır. Cepheye vardığında bunu anlayacaktır. Cepheye vardığında gün kıyamete, görüntü cehenneme benzer gökten de ölüm yağıyor, yer ölü fışkırıyordur. İngilizlerin muazzam donanması ve çıkartması başarısız olmuş kiminle savaştıklarını geçte olsa kavramışlardı. "Joseph ruhunun yaşlandığını hissetti bir anda. Yirmi bir yıllık ömründe görmediği nice acı dolu sahneyi çok kısa zamanda görüvermişti. Gördüğü her bir manzarayı yaşarken görseydi; acaba daha farklı biri olur muydum ? Tüm bu manzaralara rağmen yine de savaşa katılmak adına gönüllü olur muydum ? Diye sormaktan alamadı kendini." bölümü hem cephe durumunu hem de gönüllü asker psikolojisini çok iyi yansıtmaktadır. Vatan aşkını, korkuyu hem de hasreti çok güzel yansıtan kitaptaki en iyi bölümlerden birisi kesinlikle bu bölümdür. Daha sonrasında Joseph'in silah arkadaşlarının ölümüne şahitlik etmesi savaşın sadece çarpışmaktan ibaret olmadığını gösteren güzel bölümlerdendir. Sonrasında Türklerin arasına katılan Joseph'in onları gözlemlemesi Nusret mayın gemisini görmesi ve kendine göre olayları değerlendirmesi yine taktire şayan kısımlardır. Joseph'in tüm bunları gördükten sonra rahibi ilk kez sorgulaması ise Joseph için bir dönüm noktası olmuştur. Hikayenin devamında daha çok Türkleri anlamaya başlayan Joseph diğer Çanakkale kahramanları ile tanışır ve onları gözlemler. İslam ile tanıştığı vakitte ise anlamadığı dilde söylenenlerin ahengi onu o kadar etkilemişti ki iki düşman siperini bir hizaya getirip de kardeş yapmasından dolayısıyla savaşı sorgulamaya, uğruna mücadele ettiği inanca farklı açılardan bakmaya başlamıştır. Kitabın ilerleyen kısımlarında savaş esirlerine edilen muamele konusunun açılması ve hoşgörüden bahsedilmesi de oldukça güzeldi. Diğer beğendiğim bölüm "Tarih bu alçakları yazacak. Şimdi bizim yüzümüz kızarıyor, gelecekte torunlarımızın yüzü kızaracak" kısmıdır. Cidden o cephede bulunup karşı taraftan şereflice karşılanan ne Türk vardır ne İngiliz. Savaş hırçınlığı denilen gerçeği çok başarılı bir şekilde bu dizelerde anlatılmıştır. Kitabın sonlarına bakacak olursak gördükleri karşısında sıkı sıkıya bağlı olduğu bazı doğruların aslında o kadar doğru olmadığını ve yeni tanıştığı bu dayanışma ortamı sebebi ile kitabın sonunda Hz. Muhammed'i Allah'ın elçisi olarak kabul eder ve kendini Allah'ın "teslimiyet" adını verdiği "İslamiyet" dinine layık görür. Bu şekilde Allah onu müslümanlıkla şereflendirmiş olur. Çarpıcı ve vurucu bir final ile kitap burada son bulur. Hikayenin dışına çıkmam gerekirse ben bölüm başları sözleri ve şiirleri gayet beğendim eklenmeleri hoş olmuş.
Joseph'in Yakarışı
Joseph'in YakarışıYunus Koşar · Mühür Kitaplığı · 202036 okunma
·
84 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.