Altın Çağ çok katmanlı, dikkatinizi her an kaybedebileceğiniz, zor fakat bir o kadar da keyifli bir okuma. Ajvaz, Altın Çağ'da Prag'ın gizli köşelerinden uzaklaşıyor ve Atlantik'in ortasında bir yerde dikkate değer bir adada buluyor kendini. Ada çok kendine özgü, geleneklerin ötesinde, kendine ait davranışları ve dili olan bir yer. Kendi içinde izole olmuş adalılar hiç bir tanrıyı, hiç bir kutsalı benimsemiyor, sınırları belirlenmiş bu adada ne olursa olsun kimse kimliğini kaybetmiyor. Kitabı severek okumamda etkili olan nokta bu oldu aslında. Çünkü okurken bir sorgulama hali alıyor sizi, dünyaya gelişimizden bugüne değişen değerleri, yaşam tarzınızı, maddi ya da manevi değerlerinizi sorguluyorsunuz. Kitap hikaye içinde hikaye olarak ilerliyor, hatta bir hikaye kendi içinde birden fazla katmana bölünüyor. Çoğu zaman anlatı üç ya da dört hikaye katmanı olarak derinleşiyor ve her anlatı ilginç şekillerde diğerlerinin içine sızıyor. Bu noktada kitaba karşı ilginizi azalması çok olası, çünkü hem çok katmanlı olması, hem de klasik roman türünün dışına çıkması sebebiyle herkese hitap edeceğini düşünmüyorum açıkçası. Salt bir roman değil, daha çok fantastik bir kurgu, bir seyahat günlüğü okuyormuş hissi yaşıyorsunuz. Borges üzerine kaleme aldığı kitabıyla da tanınan Michal Ajvaz, dünya edebiyatını yakından takip eden ve dönemini iyi analiz eden bir yazar. Georges Perec, Jorge Luis Borges, Italo Calvino gibi yazarların edebî çizgilerini takip etmiş ve hatta edebiyat çevreleri tarafından onların mirasçısı olarak kabul görmüş bir kalem. Bahsedilen yazarlara ilginiz varsa, katmanlı kurguları seviyorsanız size hitap edecek bir kitap Altın Çağ.

Altın ÇağMichal Ajvaz · Çınar Yayınları · 20209 okunma

··

2 plus 1

·

53 views

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Alin