Gönderi

608 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Harikaydı.
Kitabın ilk başları, dürüst olmak gerekirse, bana göre sıkıcıydı. İnsanları şöyle yapıyoruz, böyle yapıyoruz canımızı mı sıktılar? İnsanların kullandığı suya ver 100 lira zam; çizdiğimiz sınırdan bir gıdım öteye mi gittiler, elektrik'e 200 lira zam ekle filan; yok kafa koparmalar, yok katletmeler, vampirler kurbanın kanını içer, sonra kurtlar kurbanın ciğerini, kalbini yer, sonra kargalar gelir, kalanları yer, bir ötekiyle bir insan yatağa geçerse aksilikler olabilir. Elliot efendi bir kızın vücudunu bölmüş filan. Tüm bunlarla beraber kendimi boğazlayasım gelmişti. Dedim yeter lan, yeter, bir durun her sayfa bunu diyorsunuz zaten, az motorunuz soğusun. Kitabın içine girip Simon'un kuyruğuna teneke bağlayıp götüne tekme atarak tüm avluyu gezdirmek istedim. Bir tek onu da değil, Blair'i, bilmem başkasını filan, kafalarını vura vura dolandıracaktım. Ama sonra pat! Vampirlerin başı, bizim de kurtarıcımız Erebus efendi geldi, kurtlara raconu basarak bizi baş köşeye koydu, sonra da bastonunu ala ala kendi inine dönüp Meg'in getirdiği filmlerin hülyasına kapıldı. Elemental kızlar da Megimizin cazibesine kapılarak ona destek ve hazmetmeyenlere düşman kesildiler. Yok şunun kanını emerim yok bunu zevkine emerim, tehlikeli gülümseler atan Vlad bile Erebus dedemiz sayesinde en ufak bir şeyde 'Meg iyi mi?' diye dolanmaya başladı. Benim tabii keyifler dört köşeeee. Simon'un yeğeni Sam ilk çıktığında, dedim, Bu çocuk bizim sayemizde insan olur, Simon'la yakınlaşırız falan, bunları düşüne düşüne birden hızlandım. Baya sayfa okudum, yoksa yavaş okuyordum, 1-2 haftayı bulurdu bitirmem ve gerçekten de dediğim gibi oldu son iki günde 300 sayfa okuyarak bitirdim. Kafesten çıkmayan yavru kurt köpekler için kullanılan tasma ve kayış ile her yere dolanmaya başladı. Tabii, bu kayışlar diğer kurtçukları sinirlendirdi. Hatta Elliot aptalının gelip, "yok ona nasıl kayış bağlarsın o köpek mi?" diyerek bize hakaretler yağdırıp ölümle tehdit etmesi ve bunun bir tokatla sonlanmasıyla kayış maceramız bir süreliğine rafa kaldırıldı. Tokat attığını ilk anlamadım. Sadece bir cümle ile üstünde durulmuş, "Elliot bana tokat attı mı ne öyle bir şey," yazılıydı. Sonra kapıyı çarpıp gitti. 3 kere okudum o cümleyi, o tokat sahnesi zihnimde canlandı ve hemencecik bitti. Sonra kan emici Vladımız geldi, yanağımızdaki çürüğü farkedince poposuna bağladı motoru Erebus dedemize yetiştirmeye gitti. Hajahahaha. Bizim Simon da hala yolda görevden geri dönecek de görecek her şeyi. Neyse, gördü. Elliot'a hırladı mırladı. Sam, birden insana dönüştü. Elliot özür dileme kararı aldı sonra yarın oldu, toplantı sırasında kafasını filmlerden DVD'den kaldırmayan dedemiz kalktı, geldi yine postayı koydu. Buz tutmuş gölde kaya kaya gününü geçiren elementlerden kış geldi o da postayı koydu. Elliot bunları görünce tabii korkudan pert oldu. Benim keyifler yine dört buçuk, göbek atıyorum. Çok keyifliydi, ben çok keyif aldım okurken. Hatta Simon beyimizin birden değişmesi oldukça hoşuma gitti. Meg kendinde yara açmasın diye çırpınması, Meg kendine kesik atarken onu aramaması ve bu yüzden sinirlenmesi çok güzeldi. Yaralarını kendince yalayarak temizleyip iyileştirmeyi ummasıhele ayyy, çığlık atacağım. Hele Meg uyurken alnına öpücük kondurması... İlk başlarda hırlayıp duran gergin ve nefret dolu Simon beyimizin "Bir daha beni böyle korkutursan seni yerim." diyen bir beye dönüşmesi, kalbimi hop hop ediyor. Kurt formuna dönüşüp yanında kalmalar falan, kokusundan ve davranışlarından rahatsız olan, onu umursamayan sadece yaptığı işi önemseyen liderin birden "Saçında ki koku dışında aslında o güzel kokuyor." demesi, üstündeki kıyafeti bol kalınca hoşuna gitmeler, etraf tehlikeli diye yanından ayrılmak istememesi öyle harikaydı ki konuştukça konuşurum. İlk görüşte aşk kitaplarını daha çok severim ama enemys to lovers kitapları fena oluyormuş, onu fark ettim. Keşke ikinci kitabı olsa da okusam ya, hiç böyle zevk alacağımı düşünmüyordum. Şimdi ise aşık oldum. Boz ayı Henry'i, türünü bilmediğimiz tess'i, çakalımız Jester'ı, kesmeşekerler için kapışan midillileri, kargamız Jake, jenni ve diğer kargaları, korumamız olarak atanan gariban Nathan'ı ve ismini unuttuğum diğerleri kalbimde öyle bir yer edindi ki... Özellikle Henry'i ve Tess'in yeri bende ayrı. Allahın belası Asia'nın konusunu dahi açıp bu güzel yeri kirletmek istemiyorum. Harikaydı, tek kelimeyle harikaydı. İyi ki bir şans verip bu evrene dalmışım.
Kanla Yazılı
Kanla YazılıAnne Bishop · Martı Yayınları · 202234 okunma
·
77 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.