Gönderi

397 syf.
·
Not rated
·
Read in 7 days
I thought that I heard you laughing
Merhaba. İlk incelemem. Çok gerginim. Sebebi bunu ilk defa yapmam değil elbette. İnceleme yapmak için teorik arka plana ihtiyacın olmaması. IG'de ve 1K'de insanların okudukları romanlar hakkında yorum içeren yazılar yazdıklarını, mantıklı bir sebebe oturtma gereği duymadan kitapları beğenip beğenmediklerini söylediklerini gördüğümde/anladığımda "nasıl ya" demiştim. "Bunu yapabiliyor muyuz? Sadece kişisel düşüncelerden yola çıkarak yapıt hakkında yargıda bulunabiliyor muyuz? Teşekkürler, ben yapamam." Ve işte buradayız. Saldırı izlenimi veren yorumlar yapmaktan çekiniyorum. Ya da yazdığım bir cümlenin [görür(ler)se] yazarı etkileyip üzmesinden, kaleminden şüphe etmesinden korkuyorum. Çünkü aynı şeyi ben de yapıyorum, yazıyorum. İnsanların düşüncelerinin, sözlerinin kimi zaman ne kadar etkili olabildiğini biliyorum. Ve emek veriyorum. Yani aylarca, bütün gün başka işlerle yorulmamışım gibi, sabahlara kadar. Yazmadığım anda bile kafamda dönüp duran kişiler ve konuşmaları ve yaptıkları/yapmadıkları var. Kurgudaki bir hatayı fark ettiğimde, kurgunun bir eksiğini sonunda gördüğümde yaşadığım telaşı anlatamam. Benzer süreçlerden geçen hepimiz için olumsuz eleştiri evet, bir miktar etkili olabilir. Ama bu olumsuz eleştirilerde bize ve kalemimize katabileceği değerlerin olabileceğini de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Wanderlust'ı paylaşımlarını sürekli gördüğüm için merak ederek almıştım. Konusu oldukça ilgi çekici gelmişti ve sosyal medya üzerinde yapılan alıntılar da bu merak duygusunu arttırmıştı (Sosyal medya kullanımı başarılı. Tanıtımların sürekliliği etkili. Not edildi). Wanderlust'ın arka planını az çok biliyorum. Açıkçası bu yüzden o izleri aradım okurken. "Bu kişi acaba şu mu? Şu kişi aslında o mu?" gibi... Gruba hâkim olmadığım için de beni tatmin eden ya da emin olduğum tahminler yapamadım. Hayran kurgu yazmanın, eseri yayımlama açısından birkaç sıkıntısı olabilir. Ama benim için en barizi kişi tanıtımının gerektiği gibi yapılamaması, karakter gelişiminin gösterilmemesi. Bununla kişilerin fiziksel özelliklerinin betimlemesinin olup olmamasını kastetmiyorum. Kastettiğim, kurgu kişilerinin, gerçek hayattaki bireylerin hâlihazırda izleyiciye sunulan kalıp kişiliğin üzerine kurulması. Bu şu demek: Ben bir STAY olarak Stray Kids hayran kurgularında kişilerin ismi değişse bile kimin kimi baz alınarak oluşturulduğunu bilirim. Okuduğum kişinin ham maddesini tanırım. Bu durum benim okumamı etkilemez, hatta okuduğum kurgu, estetik haz namına hiçbir şey vermese bile ben onu yine de severim. Çünkü duygusal bir bağlılığım var ve zaten kurgu kişilerini biliyorum. Bildiğim kadarıyla Wanderlust da ismini vermeyeceğim bir grubun hayran kurgusunun dönüştürülmüş hâli. Ve dediğim gibi grubu bilmediğim için karakterlerin zihinsel/ruhsal özelliklerini tam olarak oturtamadım. (Fiziksel özellik benim için önemli değil çünkü verilen fiziksel özelliklerin dışında, kişilerin hareketlerine, düşüncelerine göre kendi oluşturduğum kişileri görüyorum okurken :) Bunun sonucunda da olaylar karşısında verdikleri çoğu tepkileri mantıklı bulamadım. Örneğin, içlerinden birinin yalan söylemesi, kurgunun mantığı içinde oldukça önemli bir konu. Ama kişiler buna sinirlenirken bir anda espriler yapmaya başlayabiliyorlar. Bu, kişilerin duygu geçişlerinin sağlam olmasını engellemiş. Ama Hoon'u bu düşüncelerin çoğunun dışında tutmak zorundayım. Yazarın içselleştirdiği tek kişi bence Hoon olmuş. Romanda ne işi olduğunu başarılı bir şekilde gösterebilmiş. Ayrıca sıradan bir okur olarak ben, yan karakterleri daha çok seviyorum. Kişi konusuna eklemem gereken diğer madde kişilerin yaşlarını hiçbir şekilde yansıtmaması. Hiçbiri yansıtmıyor. Çoğu zaman yaşlarına göre hareket etmediklerini kişilerin kendi ağzından duyuyoruz, okuyoruz. Ama bu, kurguya mantık katsa da beni tatmin etmedi. Hoon 34/35 yaşında olmasına rağmen ekibin komik kişisi rolünü hakkıyla yerine getirdiği için onu tenzih edebilirim sanırım. Fakat genel olarak lise gençlerini hatta zorlarsam 20'li yaşları başındaki çocukları hatırlattılar bana. Yani en ciddi olayın ortasına gülüp aslında o kadar tepki verilmemesi gereken durumlar karşısında gerilmelerine anlam veremedim. Kurgu mantığı deyip geçiyorum. Oturtamadığım bir başka unsur mekândı. Çernobil içeren her türden kurgular bana oldukça ilginç geliyor. Yaşadığım dehşet duygusunun bağımlılık yapan etkisinden büyük ihtimalle. Olaylar Çernobil'de geçiyor ama ben mekânı göremedim. Evet, orman var. Evet, terk edilmiş bir şehir var. Evet, uzun süredir çalışmayan lunapark var ama okurken bunların hepsi ayrı ayrı yerlerde kaldı. Özellikle nerede yatıp kalktıkları tüm kitap boyunca belirsiz ve çelişkiliydi. (Şunu belirtmeden geçmeyeceğim. Lunapark sahnesinde kitap tanıtımlarındaki görüntüleri hatırladım. Bu tamamlayıcı etki çok hoştu.) Olay örgüsü "bilimkurgu kitabı okuyorum ben" dedirtecek türden (belki de henüz) değildi. Diğer okurlar ne düşünür bu konuda bilmiyorum ama bana iyi geldi. Rahat, nefes aldıran bir roman okumalıydım bu aralar. Onu kitapta bulabildim. Ama bu demek değil ki hiç gerilmedim ya da merak etmedim. Gerçek okurlar bilirler ki her yazarın üslubunun, suda olduğu gibi, farklı tatları vardır. Yazarın ilk kitabı. Ben "üslubum var benim" diyeceğini düşünmüyorum. İlk kitabı için hiç kimsenin bunu söylediğini düşünmüyorum. Yazarın oturmuş bir üslubu yoktu ama kitabın çekici bir havası vardı. Özellikle ikinci ekibin Çernobil'e ayak bastığı sahneyi okuduğumda içine girdiğim atmosferi sanırım bir süre hatırlayacağım. Sınav olmasa da okusam devamını dedim. Ama olayların tahmin edilebilirliğinin azaltılması gerek bence. Ki bu da zamanla yazarın kaleminde oturacaktır. Kitabın diline de değinmek istiyorum. Alıntılarımın bazılarına yaptığım yorumlarda da görülecektir anlatım bozuklukları, yazım hataları, kurguda anlatımsal tutarsızlıklar vardı. Hiçbir kitapta bu olmaz mı? Elbette olur. Ne kadar kontrol edersen et her kontrol edişte mutlaka bir tane daha çıkar. Ama en çok kilit cümlelerde olması tuhaftı. Bölümü bitiren, yani çarpıcı bir etki bırakması amaçlanan yerlerde olması beni rahatsız etti. Ama görmezden gelinebilir mi? Neden gelinmesin? Bir de "bilim insanı" gördüğüm her yere kalpler çizdim. Genç bir yazarın bu duyarlılığı karşısında ayrıca mutlu oldum. Kitabın devamını okurum. Yazarın kendisini elbette her kitapta biraz daha geliştireceğini düşünüyorum. Şu kesim okumalı diye bir tavsiye vermeyeceğim. Herkesin okuyabileceği bir roman. Böcek ve/veya sürüngenlere karşı ayrıca hassasiyetiniz yoksa tabi. Bazı (gerçekçi ve oldukça ayrıntılı) sahneler birden karşıma çıktığı için zor anlar yaşadım. Ama onun uyarısını koyamazlardı zaten. O yüzden sorun yok.
Wanderlust Çernobil Kontrol Projesi
Wanderlust Çernobil Kontrol ProjesiNarin Aymandir · Orionebula Yayınevi · 020 okunma
·
75 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.