Yorumuma klasiklerin en etkileyici giriş cümlelerinden biri ile başlamak isterim. Okur okumaz bir şeyler olmak üzere hissi yakanızı bırakmıyor. Eseri bitirdikten sonra bu cümlelere geri dönüp tekrar bakın ve günümüz dünyası hakkında derin düşüncelere dalın. "Zamanların hem en iyisi hem de en kötüsüydü. Bilgeliğin ve aptallığın çağıydı. Hem inanç hem de kuşku devriydi. Işığın da asrıydı karanlığın da. Hem umut baharıydı hem de umutsuzluk kışı. Her şeye sahiptik hiçbir şeyimiz yoktu... Hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana. Hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece "daha" sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi." Charles Dickens'ın "Yazdığım en iyi hikaye" olarak nitelendirdiği ve bu roman, 1789-1799 yılları arasında Fransız İhtilali sırasında geçer. Roman, ihtilal öncesi Fransız halkının ezilmişliğini, artan vergi yükleri ve giyotinle infaz gibi vahşi yöntemlerle yaşanan zulümleri anlatır. Eser, zengin ve güçlü sınıfların köylü ve işçi sınıfını nasıl ezdiğini, ve devrimle bu ezilen sınıfların nasıl güç kazanıp zenginleri nasıl ezdiğini dramatik bir şekilde işler. Ayrıca, insanların acımasızlık ve intikam duygularıyla nasıl değişebileceğini, sevdikleri için nelerden vazgeçebileceğini etkileyici cümlelerle anlatır. Eserin isminin nereden geldiğini tartışmamız gerekirse, Charles Dickens'ın "İki Şehrin Hikayesi" romanı, Londra ve Paris şehirlerini konu alır. Roman, Fransız Devrimi sırasında ve öncesinde bu iki büyük şehir arasındaki zıtlıkları ve paralellikleri ele alır. Eser, bu iki şehrin sosyal ve politik yapılarını karşılaştırarak, dönemin zenginlik ve yoksulluk arasındaki büyük uçurumları, adalet ve baskı temalarını işler. Roman kendi adıma başlangıçta karışık, takibi bir zor ve hatta tabiri caizse bir az sıkıcı gibi görünse de, kitabın ikinci yarısını beklemenizi tavsiye ederim. Keza, eser oldukça etkileyici ve duygusal bir finale sahip. Ben katkısız aşkt temasından ziyade nefretle aşkın iç içe aktarıldığı eserlerin etkisinde hem daha çok kalmışımdır. En sevdiğim eser, Uğultulu Tepeler - Heathcliff karakterinin dilemmaları, burdan da kendini belli ediyor. Nitekim bu roman da, acımasızlık ve intikamın insanları nasıl duygusuz ve kinci bir hale getirebileceğini gözler önüne seriyor. Aynı zamanda, bir insanın sevdiği kişinin mutluluğu için her şeyden nasıl vazgeçebileceğini derinlemesine hissettiriyor. Farklı duyguları içine sığdırış şekli itibari ile namının hakkını veren bir eser. Keyifli okumalar dilerim!!!

İki Şehrin HikâyesiCharles Dickens · Can Yayınları · 202358,9bin okunma

·

79 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Feride Zeynallı