Gönderi

400 syf.
10/10 puan verdi
Selçuk Uygur'un Kaleminden...
Türkiye’de son dönemde 2. Dünya Savaşı’na yönelik yükselmekte olan ilginin son meyvesi Rommel – Bir Yaşam Öyküsü sonunda raflardaki yerini aldı. Çöküş, Hitlerin Generalleri Konuşuyor, Savaş Günlükleri, Kardeşler Takımı, Vatan ve Führer için, Fotoğraflar I. ve II. Dünya Savaşı gibi Dünya genelinde ilgiyle karşılanmış olan eserleri çevirerek Türkiye’deki 2. Dünya Savaşı külliyatına gör ardı edilemez bir katkı sağlayan Selçuk Uygur’un ise Operasyon Mussolini’den sonra yazar olarak kaleme 2. eseri Rommel – Bir Yaşam Öyküsü karşımızda durmakta. Öncelikle içinde yer almadığımız popüler bir savaşın muhtemelen en çok tanınan komutanı hakkında bir eseri kaleme almak gerçekten cesaret isteyen bir iş olsa da yazan kişi Selçuk Uygur olunca bu durum artık işin doğası haline geliyor. Peki böyle bir eserin kaleme alınması gerekli miydi? Erwin Rommel hakkında bilinenlerin çoğunun kulaktan dolma bilgilere, şehir efsanelerine, spekülasyonlara ve hamasete dayandırıldığı günümüz zamanında elbette gerekliydi. Hele ki kıraathane seviyesindeki Rommel balon bir askerdi vs. Afrika Cephesinin efsane komutanı Çöl Tilkisiydi tartışmaları sürüp giderken böyle bir eserin okuyucuyla buluşması kaçınılmazdı. İşte bu noktada bir askerin harp meydanındakinin yaşantısının yanı sıra çocukluk dönemini, o dönemki sosyo-politik iklim yansımalarının da kitapta yer alması daha eserin başındayken ufkunuzu bir kat genişletiyor. Mühendis olmak isteyen 13 – 14 yaşlarındaki sıradan orta sınıf bir Alman ailesine mensup bir oğlan çocuğu nasıl halen günümüzün en çok konuşulan ve anılan Mareşallerinden birine gelmişti? İşte bu eser sizi bu yolculuğa çıkarıyor. Yaşantısı sevinçleri, üzüntüleri, hayal kırıklıklarıyla beraber iradesi sarsılmaz bir Mareşalin aynı zamanda insani yönlerini de görüyorsunuz. Kitabın I ve II. Dünya Savaşı dönemlerine geldiğimizde ise şunu çok net ifade edebilirim ki, Erwin Rommel’in I. Dünya Savaşı sırasında yaşadıklarını kaleme aldığı ve II. Dünya Savaşı öncesindeki kariyerinde bir dönüm noktası haline gelen Piyade Taarruzu ile John Pimlott’un yazdığı Rommel kendi Sözleriyle eserinin üzerine çıkmıştır. Her iki kitabında Türkçe tercümelerini okumuş biri olarak diyebilirim ki Selçuk Uygur’un kaleme aldığı Rommel; Piyade Taarruzu’ndaki gereksiz teferruatlardan arındırıldığı kadar Rommel Kendi Sözleriyle isimli kitaptan çok daha derinlikli ve kapsamlı bir eserdir. Hele ki özellikle Kuzey Afrika Cephesi’ndeki muharebelere baktığınızda işin içine uçsuz bucaksız çöl zemininin girdiğini, düşman birliklerinin birbirine karıştığı, hangi birliğin nerede olduğunun anlaşılmasının tam keşmekeş olduğu bir muharebe ortamında olayları bir cerrah titizliğiyle yarıp sonrasında bağlayarak tekrardan bir bütünün parçası olarak okuyucunun anlayabileceği bir şekilde aktarabilmek gerçekten büyük maharet gerektirmektedir. Belki espri gibi gelecek ama okuyucu olarak ister istemez bir yandan da yazarın neler çektiğini düşünmeden edemiyorsunuz. Salt bir metinden bu detayları çıkarmak zaten imkansız lakin bu durum da düşünülmüş: Haritalar Gerek 1940 Fransa harekatı gerekse Kuzey Afrika Cephesi’ndeki muharebeler, manevralar olsun kullanılan 20 adet haritayla tüm detaylar olabildiğince anlaşılır hale getirilmiş. Haritalar demişken Fotoğraflara değinmemek de olmaz. Çocukluğundan, cenaze törenine kadar olan tüm yaşam süreci belki de hayatınızda ilk defa göreceğiniz fotoğraflarla desteklenmiş. Bu sayede salt metin sıkıcılığının önüne geçilmiş, ne zaman dikkatiniz dağılacak gibi olsa bir fotoğraf sizi tekrardan kitabın içine çekmekte. Hele ki o kapak fotoğrafı… O kapak fotoğrafı aslında bu kitabın özeti: Belirsizlik, kaygı, hayal kırıklığı ama bir yandan da dirayet, umut, tecrübe hepsi bir arada. Tüm kitap içerisindeki en güçlü fotoğraflardan biri. Kapak fotoğrafı olarak çok isabetli bir tercih olduğunu söylemeliyim. ve tabii ki final… Kitabın son 15 sayfasında tempoyu ve yazılanları anlatamam, bir film sahnesi gibi sanki sizde oradasınız ve konuşulanları dinliyorsunuz. Uzun zaman bir kitabı okurken bu kadar duygulandığımı hatırlamıyorum. Bu noktada gene övgüyü edebi dilini ve edebiyatçı yönünü sonuna kadar kullanan Selçuk Uygur hak ediyor. Eserin kıymetini global ölçekte zaman belirleyecektir lakin kafamdaki Rommel imajını sağlamlaştırıp bir tık öteye taşıması benim için yeterlidir. Daha ne diyebilirim ki, tebrikler Selçuk Uygur! Tebrikler!
Rommel
RommelSelçuk Uygur · Kronik Kitap · 20244 okunma
·
83 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.