Gönderi

112 syf.
10/10 puan verdi
TANIDIK BİR “YABANCI” (Spoiler İçerir)
Bir kitaba hiç sıkı sıkı sarılmak istediniz mi? Ben istedim… Meursault’a, onun katı umursamazlığına, yaşamı bütünüyle saçmalıktan ve sıradanlıktan ibaret görüşüne, basitliğine, hissizliğine, hislerine sarılmak istedim. Hepimiz hayatlarımızı, toplumun normlarına ve değer yargılarına göre şekillendiriyoruz, aksine davranmamızın sonucu yine toplumun eseri olan ceza sistemleri tarafından bu aykırılığın bedelini ödemek olacaktır. Meursault, bu aykırı sınıfının bir üyesidir. Hayata karşı yaklaşımı duygularını zapt etmiş, onu küntleştirmiştir. Annesinin ölümüne gözyaşı dökememiş, üzülme belirtisi gösterememiş ve nasıl davranması gerektiği konusunda kararsızlıklar yaşamıştır. Bu durum hayatının geneline yansımıştır. İyi veya kötü biri değildir. Yürüyen, beslenen, sevişen, konuşan bir duvar misalidir. Meursault, istenmeyen çevresel koşulların zihnini tetiklemesiyle Cezayirli bir Arap’ı öldürür. İlk kurşundan sonra biraz bekler, kendinde değildir ve sonrasında peş peşe dört kurşun daha yağdırır. Sanki bir şeylerden nefret eder gibidir. Sorgusunda neden ilk kurşundan sonra beklediği sorulur ancak cevap veremez çünkü sorulmadan önce böyle bir şey yaptığını bile hatırlamamaktadır. Bana göre Meursault, o an bilinçaltı ile hareket etmiştir. Zihnini etkileyen çevresel koşullardan bahsederken aklına annesinin gelmesi tesadüf değildir. Annesiyle ilgili duyduğu arzunun ruhunda yarattığı çöküşe sıkmış olabilir o dört kurşunu… Her ne kadar mahkemeye cinayet suçuyla çıkarılsa da, mahkeme bütün ağırlığını Meursault’un annesinin ölümünden üzüntü duymaması üzerine koyar. Meursault’un avukatı sorar; “müvekkilim cinayetten mi yargılanıyor, annesinin ölümüne üzülmemekten mi?” Bu soru can alıcıdır lakin toplum normlarının ne kadar güçlü olduğunu ortaya koyar. Jüri toplumun değerlerine bir duvar gibi tepkisiz kalan Meursault’u affetmeyecektir. Giyotinle idama mahkum edilen Meursault. Hayata karşı umut duymaya başlar karar açıklanınca. “Acaba idamdan kurtulmamın bir yolu var mı?” diye düşünürken bulur kendini. Bugüne dek hayata karşı hiçbir anlam yükleyemezken, hayatı ellerinden alınacakken, yaşama sarılma isteği İNSAN olmanın trajik bir açıklaması değil de nedir? Camus’nün “saçmalık” felsefesi bu durumu şöyle açıklar. Acıya, kedere, anlamsızlığa ve saçmalığa rağmen yaşam tercih edilmelidir. İnsan kendini yaşamda bulmuştur ve elinden geldiğince mutlu olmalıdır çünkü başka seçeneği yoktur. Meursault’un ömrü boyunca hayata karşı aldanmazlığı aslında bir illüzyondur. Düşünceleri her ne kadar duygularını zapt etmiş olsa da; insan özünde yine insandır. Papazla olan son konuşmasında bağırarak içini döktüğü sahneler bunu ıspatlamaktadır. Güdülere sahibiz… yaşama içgüdüsüne, acıdan kaçma, haz alma güdülerine… Kitap felsefik, psikolojik, sosyolojik ve daha bir sürü farklı bakış açısıyla yorumlanabilir. Ben kesinlikle, hangi okuma zevkine sahip olursa olsun, okumayan herkesin okuması gerektiğine inanıyorum.
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2019111.8k okunma
·
1 plus 1
·
286 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.