Gönderi

Clay aralarındaki binlerce kilometrenin, onu Julia'nın yalanlarına ve canını yakma ihtimaline kar- şı koruyacağını düşünüyordu. Aralarındaki kilometre farkını kapatmadığı sürece sorun olmazdı. Bu yüzden de telefonu çalıp da ekranda Julia'nın adını görünce hemen cevapladı. "Merhaba." "Selam," dedi Julia uykulu ve seksi ses tonuyla. "Yatakta mısın?" "Seninle konuşurken olmak isteyeceğim tek yer burası," diye cevap verdi Julia ve Clay onun yatak- ta uzanmış halinin neye benzediğini biliyor olmaktan memnundu. Güçlü uzun bacakları, dolgun kalçaları, güzel göğüsleri ve o muhteşem kızıl saçlarıyla yatak- taki hali onu davet eder gibiydi. "Eminim üzerinde seksi bir şeyler vardır şu anda. Kısa bir gecelik ya da bir sütyen-külot takımı," dedi Clay konuyu seksi olmak üzerinde tutmaya çalışarak, çünkü şu anda daha fazlasını kaldıramayacaktı. "Bilmek istiyor musun?" "Manzarayı gözümde canlandırmamı sağlamanı istiyorum." "Bacaklarım çıplak." Clay, gözünde bunu canlandırınca vücuduna sıcak bir dalga yayıldı. "Bacaklarının çıplak halini seviyorum." "Ve umarım hayal kırıklığına uğramazsın ama süt- yen de takmadım." Clay'in boğazından minnettar bir hırıltı duyuldu. "Hımm. Bu, sana çok yakışıyor. Sütyensizliği iyi ta- şıyorsun. Ben de senin o güzel, çıplak omuzlarını gö- zümde canlandırıyor, her tarafını öpüyorum." "Isırıyor musun?" diye soran Julia hayali gezinti- lerini sürdürdü. "Tadın o kadar güzel ki, Julia. Çok tatlı. Cildinin her bölgesi çok tatlı," dedi Clay. Onun tadını hatır- ladı ve vücudunda birden fazla duyu birbirine girdi adeta. Köprücük kemiği, diğer tüm kadınlarınkinden çok daha baştan çıkarı olan Julia'nın, meyve aromalı şampuanının saçlarında bıraktığı koku, bacaklarının banyodan çıktığı andaki kokusu ve hepsinden de öte uyarılma anında vücuduna yayılan koku. Sadece bu kokuyu içine çekerek bile onu nasıl baştan çıkardığını anlayabiliyordu. "Üzerimde başka ne olduğunu bilmek istemiyor musun?" diye sordu Julia, sesine olabildiğince edep- siz bir ton vermeye çalışarak. Clay de kendi yatağında uzanıp boşta olan elini başının altına yerleştirdi. Julia'yı gözünde canlandır- mak onu o kadar sertleştirmişti ki aslında. Ama kendi- ne hâkim olması gerekiyordu, zira ona sahip olamaya- cağını biliyordu. Ama belki telefonda bu şekilde vakit geçirmeleri ona, Julia'yı aklından çıkarma konusunda yardımcı olurdu. Julia'nın, onun için iyi olmadığını biliyordu ama bu kadın, onu başka hiçbir kadının çek- mediği kadar çok çekiyordu. O seksi bir uyuşturucuy- du ve Clay onu istiyordu. "Bilmek istiyorum," diye cevap verdi isyan eder- cesine. "Bekle bir saniye," dedi Julia ve Clay telefonun öbür ucundan bazı tıkırtılar duydu. "Şimdi bak baka- lım." Bu kelimeler etkisini Clay'in aleti üzerinde hemen göstermişti. Telefonuna gelen mesajı açıp fotoğrafı gördüğünde artık kaybedeceğini bildiği bir savaşta savaşıyordu. Fotorafta; Julia'nın dantelli çamaşırının bir kısmı, bel kemiğinin küçük bir bölümü ve çamaşı- rından içeri hafifçe girmiş olan eli vardı. Eğer devam ederlerse işlerin nereye doğru gideceğine işaret eder gibiydi. Peki, Clay devam etmelerini istiyor muydu? Hayır. Evet. Hayır. Ve evet. Clay telefonu kapat- mak için az önce kafasından geçen nedenleri hatırla- maya çalışırken, Julia'nın, "Şu anda kendime doku- nuyor ve seni düşünüyorum," diye fısıldamasıyla tüm nedenler toza dönüştü. Elinde olmadan inledi. Onu, tüm benliğiyle arzu- luyordu. Ona ihtiyacı vardı. "Bana, ne düşündüğünü söyle," dedi. Julia buna hemen cevap vermedi, sadece kısık ve seksi bir iniltiyle nefes aldı. Bu sırada, Clay 'in gözün- de yine bazı anılar canlanmıştı; Julia'yı yatağına bağ- layışı, onu masaya dayayışı, ona kelepçe takışı, ona zevki tattırışı, onun vücuduna bütünüyle sahip oluşu. "Seni öpmeyi," diye fısıldadı Julia ve Clay o anda buz kesti, çünkü onun seksi dilinden daha edepsiz bir şeyler bekliyordu. "Öyle mi? Bu hoşuna gider miydi?" "Seninle öpüşmek hoşuma gitmeseydi, diğer şey- leri yapmak hiç gitmezdi ki zaten." "Seni öpüşümün en çok nesini seviyorsun peki?" "Her şeyini. Kesinlikle her ayrıntısını. Dudakları- nın yumuşaklığı ve sakallarının tenime batışı... Beni nasıl öpeceğini ve nasıl karşında erimemi sağlayaca- ğını çok iyi biliyorsun," dedi Julia ve bu sefer sesi daha bir değişikti, daha tutku dolu, daha aç. "Kollarımın arasında eriyişine bayılıyorum," diye karşılık verdi Clay. "Seni ilk gördüğümde ve ilk öpü- şümde." "Ve bu sanki şimşek çakması, elektrik çarpması gibi bir şey," diye ekledi Julia nefes alıp verişi yoğun- laşmıştı. "Sanki birbirimize doyamayacakmışız ve öpüş- meyi kesemeyecekmişiz gibi." Clay'in vücuduna bir ürperti yayıldı. "Elinin şu anda nerede duruyor oldu- ğunu söyle bana.""Bacaklarımın arasında. Hareketleri gittikçe hız- lanıyor," diye cevap verdi Julia ve seksi bir haykırış çıktı ağzından. Bu ses Clay'in kemiklerine ve kanına sıcak dalgalar gönderdi birden. "Hâlâ yatağında mısın? Bacakların sonuna kadar açık mı?" "Evet," dedi Julia, sesinin yükselişinden sona yak- laştığını anlayabiliyordu Clay. "Sen de kendine dokunuyor musun, Clay?" "Hayır," dedi ama böyle giderse kendine dokun- mamak için ellerini kelepçelemesi gerekeceğini de biliyordu. "Lütfen," dedi Julia, sesinde enfes bir yalvarma ifadesi vardı. Bu yalvarışı Clay'in çözülmesini sağla- mıştı biraz. Aklının derinliklerine ulaşıp onunla, onun için ve ona her şeyi yapma isteği uyandırmıştı içinde. "Lütfen ne?" "Lütfen kendine dokun." Clay, onun kalçalarını aşağı yukarı oynatışını ha- yal etti. Gözlerinin önünde canlanan bu görüntü ve kulağındaki sesle, kendisinin de birkaç küçük doku- nuşta sona ulaşacağını biliyordu. "Bunu neden isti- yorsun?" "Seni kendine dokunurken hayal etmek hoşuma gidiyor. Büyük ve güçlü elinin aletini sarışı, beni dü- şünerek kendini okşaman..." "Öyle mi? Bu, seni azdırıyor mu?" Elleri titriyor- du artık. Kendini, Julia ile bu anı yaşamak için bırak- mayı o kadar çok istiyordu ki. "Hem de çok. Senin yaptığın her şey beni azdırı- yor. Bunu anlamıyor musun?" "Bence, sen sadece benim çözülerek, seni düşün- memi sağlamak istiyorsun." "Ama zaten düşünüyorsun, öyle değil mi?" "Evet, zaten düşünüyorum." diye itiraf etti Clay. "O halde sen de kendini bırak." "Kendimi bırakacak kadar sertleştiğimi de nere- den çıkartıyorsun?" "Çünkü seni tanıyorum ve yaklaşık otuz saniye sonra beni duyduğun zaman, sen de kendini tutama- yacaksın. Julia'nın kelimeleri yerini iniltilere, hızlı nefesle- re ve haykırışlara bıraktı. Clay'in daha fazla dayana- bilmesi mümkün değildi. Ya gecenin kalanını soğuk duş altında geçirecek ya da ipleri kendi eline alacaktı. Öyle de yaptı ve Julia'ya yetişmesi fazla uzun sürme- di. Julia, onun adını haykırdıkça zevk dalgaları vücu- duna yayılan Clay de sona ulaştı. Bir dakika sonra ellerini yıkayıp karanlık odaya döndüğünde Julia, "Keşke şu anda yanında olup senin kıyafetlerini giyebilseydim," dedi. Clay güldü. "Yapmak istediğin şey bu mu? Çün-kil eğer sen burada olsaydın, benim yapmak istediğim şey seni becermek olurdu." "Evet, o da var, ama sonrasında senin gömleğini giyerdim." "Bu hoşuna gidiyor, değil mi?" "Senin de hoşuna gittiğini biliyorum," dedi Julia. "Gidiyor zaten. Seni benim gömleğim ve topuklu ayakkabıların içinde görmek benim kriptonitim." "Aaa, bu kadar mı yani? Bu mu senin kriptonitin?" "Belki de benim asıl kriptonitim sensindir," dedi Clay fısıldayarak. İstediğinden çok daha fazlasını iti- raf etmişti. "Sanırım, aynısı benim için de söylenebilir." Bir suskunluk oldu o anda ve birbirlerinden ki- lometrelerce uzakta olmalarına rağmen sessizliğin etkisi çok yoğun hissedilebiliyordu. Clay, bu akşam uyuşturucunun etkisindeydi. Bu kadın, onun uyuş- turucusuydu ve kalbini paramparça hale getirip bir milyon küçük parçacığa ayırarak, öğle yemeğinde yiyeceğinden korktuğu zamanlarda bile, en çok arzu- ladığı şey ona yakın olabilmekti. Aralarındaki mesafe doğal bir bariyer görevi görüyordu ve yakınlarda San Francisco'ya gitmek gibi bir planı olmadığından, Julia'yı arzulamanın, içinde oluşturduğu basıncı biraz olsun dışarı salıp rahatlamak için bu şekilde yaşadığı geçici tatminde bir sakınca görmüyordu.
Sayfa 55
·
143 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.