Gönderi

UĞUR ASLAN: Muz hiç bilmediğimiz bir şeydi! Hatay’ın Reyhanlı ilçesi, Melekli Köyü’nde doğdum. Babam kâhyaydı ve bir ağanın yanında çalışıyordu. Ben 9 çocuklu bir ailenin en küçük çocuğuydum. Evdekilerle aramda yaş farkı fazlaydı. Mesela en büyük abimle aramda 30 yaş vardı. Öyle olunca abilerim ve ablalarım çiftlikten erken ayrıldı, evlenip kendi yuvalarını kurdular. 34 yeğenim var. Ovanın ortasında küçük bir müştemilatta yaşıyorduk. Çiftliğin bulunduğu bölgede okul yoktu. İlk ve ortaöğrenimini devlet parasız yatılı bölge okulunda okudum. Tabii o koşulların bende bıraktığı bazı hasarlar var. Çok küçüktük, babam başka bir çiftlikte çalışıyordu, o çiftliğin ağasının oğlu bir gün muzla geldi. Ben daha 6 yaşlarındayım, yanımda abim vardı. Muz hiç bilmediğimiz bir şeydi. O çocuk muzu yedikten sonra kabuğunu attı, bulup abimle koklayıp hafif yaladığımızı hatırlıyorum. Üniversite yıllarımda şarkı söyleyip ilk para kazanmaya başladığımda bir gün Sema “Artık eve her gün kilo kilo muz alıp gelme” demişti. Bunun psikolojik bir eksiklik olduğunu ilk o zaman fark ettim. Hep plastik ayakkabılar giyerdik. O zamanlar Sümerbank vardı, fazla malları okullara gönderirlerdi. Öğretmenler “Ayağınıza uyanları alın” derdi. Ayakkabıların çoğu yetişkinlere uygundu. Ben çok minyondum, hepsi ayağıma büyük gelirdi. Bir bot seçmiştim, büyüktü ama ısrarla onu giymiştim. Lise yıllarında Antakya’da harçlık için türlü işler kovalıyordum, bunlardan biri halıcılıktı. Minibüsle köy, kasaba dolaşıp halı satardım. Kazandığım ilk parayla, o zamanlar çok pahalı zannettiğim bir ayakkabı almıştım. Hakan Gence ile röportajından...✍️✍️
·
58 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.