Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

223 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Anlatmayı en çok sevdiğim anım. Lisans dönemindeydim sanırım. Yaz ayları olmalı. Memleketteydim. Bir kitaba çok sinirlenmiştim. Bulduğum her yerine notlar yazıyor, bir yandan da bağıra çağıra konuşuyordum. Abimin geldiğini fark ettim ama umursamadım. "N'apıyorsun?" dedi. "Abi" dedim, "çok sinirliyim. Uğraşma hiç çekemem." Yere baktı. Sayfa, benim yazılarla kaplı. O gün söylediği cümleyi ömrüm boyunca hatırlayacağım. "Kitapla kavga mı ediyorsun sen mal?" Bu kitabı, başka sebepler yanında en çok ismi için almıştım. Çünkü benim umarım artık yani sonunda yayımlanacak kitabımın içeriğiyle kıyısından köşesinden bir şekilde ve bir miktar örtüşüyor. (Şu ara en çok düşündüğüm ve beni her seferinde hayretler içinde bırakan konu da bu. Sürekli yazıyoruz. Aynı konuları aynı kelimelerle. Ama her seferinde farklı şeyler anlatıyoruz. Tabi ki özgünlük bir kuruntu. Ve tabi ki insan zihninin çalışma şekli her yerde aynı.) Kitabın ortalarında sosyal medya tanıtımları ve buradaki inceleme yazılarını okudum ve kendimden şüphe ettim. Ben mi anlamıyorum acaba? Ben mi fark edemedim? Ben mi hâkim olamadım konuya? Ama kitap elimde şu an. Kenarına köşesine aldığım notlara bakıyorum. Bunları yazma sebeplerimi tekrar gözden geçiriyorum. Sonuç değişmiyor. Kitabın başında yazarının bir notu var. Yazarlığa geri dönmesini sağlayanlara teşekkür ediyor. Sonunda okurun düşüncelerini iletmesini istediği bir de adres bırakıyor. Ben bunu buradan genel olarak birkaç madde ile yapacağım. 1.) Ele alınan konunun güzel romanlar için kaliteli malzeme verme potansiyeli var. Ama bu potansiyel harcanmış. Nasıl? Bir roman çıkacak konuyu kişilerin diyaloglarında görüyoruz. Sürekli bir oldu bitti havası var. Bunu kaç kez yazdım bilmiyorum. Konular işlenmiyor. Her şey havada kalmış. Diyaloglarda okumak yerine kurgunun içine yedirilseydi olaylar, çok daha iyi olabilirdi. 2.) Diyaloglar oldukça zorlama. Ana kişinin gücü, zekâsı, yeteneği, biricikliği vb. özellikleri verilsin diye yan karakterler, diyaloglar harcanmış. 3.) Konuşan özne kim? Nereden konuşuyor? Bu, o kadar kafa karıştırıcıydı ki bir zaman sonra nasıl olsa tekrar değişecek diye takip etmeye çalışmayı bıraktım. 4.) Kişilerin duygu ve düşünceleri oldukça yüzeyseldi. Hiçbirinin amacı, isteği geçmedi. Bunun yanında kişiler, olaylar karşısında vermeleri gereken tepkileri vermiyordu. Örneğin Fink (Kişinin ismi konusundaki açıklamayı, isminin nereden geldiğini okumak beni gülümsetti.): on sekiz yıl (bu da açık değil, bir sayfada lise son sınıftayım diyor, bir sayfada hocası iki yıl üstlerinin konularından soru sordu diye kızıyor) boyunca kendisinden saklanan bir sır var. Sonunda bu açığa çıkıyor ama asla korkmuyor, şaşırmıyor; öğrendiklerini hemen kabul ediyor. Çünkü çok zeki, çok yetenekli, çok güçlü, çok özel, çok farklı. Bu nedenler tatmin edici değildi. Şimdi öğreniyor avcı olduğunu, dedesi avcı silahlarını say diyor. Şaşıracaksınız, Fink de sayıyor. On sekiz yıl boyunca insan olarak yaşamış, üç ay içinde tüm savaş tekniklerini, silahları kullanmayı öğreniyor. 5.) Kurgu hataları. Uzun uzun yazmayacağım. Var. Yazar sadece bir konu üzerine yoğunlaşsaydı ve o konuyu yazmadan önce içselleştirseydi, yani kişileri, geçmişlerini, amaçlarını, onları motive eden şeyleri, zayıflıklarını, güçlü yönlerini... tanısaydı ortaya çok daha güzel bir yapıt çıkabilirdi. Konu ve olaylar aslında gayet ilgi çekici. Ve yazarın sahne oluşturma başarısı var. Özellikle cadı ayinini okuduğum kısım (tüm olaylar böyle anlatılmalıydı demiştim), yazarın bunu yapabileceğini gösteriyor. Ya da diyaloglarla "öyleydi, böyleydi, bunu yaptılar, şunu yaptım" şeklinde özet geçtiği olaylar, yazarın yaratıcılığını işaret ediyor. Yazarın bunu kullanmasını diliyorum. Kitabın "Biraz ondan biraz bundan ve hızlı, bir an önce" yazıldığı izlenimi, okuma sürem boyunca bana eşlik etti. Aslında bu incelemeyi yazmak istemiyordum. Özellikle başındaki teşekkür notu bu isteksizliğin üzerinde çok etkili oldu. Hayalini bir kez yarı yolda bırakması, insanın umutsuzluğunun en büyük kanıtı. Bıraktığı yerden kaldırıp alması ise insanlığının. Kötü bir sözle, yorumla istemeden buna tekrar sebep olmak ama en önemlisi herhangi bir sebepten herhangi bir insanın kalbini kırmak benim en büyük korkularımdan biri. Ama yazacaksak, yazmaya devam edeceksek bence yapabileceğimizin en iyisini yapmalıyız. Bunun için mücadele etmeliyiz. Ama bize neyin ne olduğunu söyleyecek insanların hayatımızda olmamasından daha kötüsü, etrafımızda neyin ne olduğunu söylemeyecek insanların olması. İnsan mükemmel değil. Hiçbir zaman olmayacak. Yukarıda sıraladığım maddeler, hataların yüze vurulması değil, güçsüz kısımların gösterilmesi. Bunu alıp eksiklerin üzerinde çalışmak, böylece artı değerlere çevirmek yazarın elinde.
Avcılar
AvcılarEmrullah Gülsün · Orionebula Yayınevi · 20235 okunma
·
71 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.