Politik liberalizm, efendilerle köleler arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırarak insanları efendisiz ve anarşik hale getirdi. Artık efendi, Tek'in, "egoist"in başından kaldırıldı ve bir hayali varlık haline geldi: Yasa veya devlet oldu. Toplumsal liberalizm ise mal mülk eşitsizliğini, zengin-yoksul farkını ortadan kaldırdı, herkesi malsız-mülksüz ya da sahip olduklarından yoksun bıraktı. Tek'in elinden malı, mülkü alınıp bir hayali varlık olan topluma verildi.
İnsancıl liberalizm ise, insanları tanrıtanımaz , ateist yapmaktadır.
Bu nedenle Tek'in "Tanrım" dediği Tanrı da ortadan kaldırılmalıdır. Böylece efendisizlik aynı zamanda hizmetten kurtulmak anlamına gelirken, mülksüzlük dertten, sorundan kurtulmak anlamına, tanrıtanımazlık ise önyargıdan kurtulmak anlamına gelir; çünkü efendi olmayınca hizmetçi olmaz, mülk olmayınca onunla ilgili sorunlar olmaz ve sıkı sıkıya kök salmış Tanrı inancı olmayınca önyargı da olmaz . Ama devletle birlikte yeniden bir efendi ortaya çıkınca, onun karşısına tebaa olarak bir hizmetkar çıkar; mülk de toplumun mülkiyeti olunca, onunla ilgili yapılması gerekenler yeni bir iş olarak ortaya çıkar; ve Tanrı da insanın şahsında bir önyargı haline geldiğinden, yeni bir inanç, insanlığa veya özgürlüğe duyulan inanç ortaya çıkar. Şimdi Tek'in Tanrısı yerine Herkesin Tanrısı, yani "İnsan" yüceltilmektedir: "Tümümüzün en yüce ülküsü insan olmaktır." Ama hiç kimse "İnsan" idesinin ifade ettiği kavramı dolduramadığından, Tek' e göre "İnsan", çok yüksek bir öte dünya, ulaşılamaz bir Yüce Varlık, bir Tanrı haline gelir. Bu aynı zamanda "hakiki Tanrı" dır, çünkü bizimle tam olarak eş değerdedir, çünkü o Bizim kendi "öz"ümüzdür: O bizim kendimizdir, ama Bizden ayrılmış ve bizi aşmış, üzerimizde yücelmiş olarak ...