Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kasabın oğlu Memet. Beşinci sınıfta. Kuzu otlatmayı sever dağda bayırda. Fakat ilçeye taşınalı minicik bahçeli bir evde oturur. Yıldızları bile göremez çokluk. Belki bir gün insanların sevdiği şeyi yaptığı bir devir gelecek, belki bir gün kitaplardaki hiçbir bilginin hükmünün kalmadığı bir zaman gelecek. Fakat Memet için bunların önemi olmayacak. Ona, gördüğü her zımbırtıda bilim olduğunu öğretecekler, her şeyin basit kurallara bağlı olduğunu, bunları bilirse şaşıracak bir şey olmadığını anlatacaklar. Kuzuyu parçalayıp satmanın onu otlatmaktan itibarlı olduğunu, bir kasabın bir çobandan üstün olduğunu söyleyecekler.Bu sebeple Memet'in başı, onu aydınlanmaya zorlayan, bilgi dağarcığını genişletmeye ant içmiş ve de dimağını muasır mefkürelerle parlatma idealine tutulmuş öğretmenlerle derde girecek. Dersleri kötüleştikçe daha fazla düşecekler üstüne, o öğrenmeyi reddettikçe, öğretmenler hatayı kendilerinde arayıp yeni teknikler geliştirecekler. Fakat bu çabaların sınıftaki bir sıra, resim panosu veya bir askılığa ne kadar etkisi oluyorsa Memet'e de o kadar olacak. Sınıf envanterinden en çok tebeşire benzeyecek Memet. Bilgi tüketecek onu. Uzun bir zaman Memet'teki öğrenmeye olan direnç geçmeyip işlenmeye hazır dimağında bir şık belirmeyince sınıf öğretmeni onu rehberliğe sevk edecek. Oradan da pedagoga. Neyse ki pedagog, marazın Memet'in beyninde değil kalbinde olduğuna hükmedecek. Alicengiz oyunlarından, söz sanatlarından,mecazdan, 'aslında bu söz şu anlama geliyor' dan, demem o ki lafı eğip büküp dolandıran okumuş şehirlinin sözlerini anlamaktan yoksun Memet,ağrının nerede olduğunu öğrenecek. Ve o günden sonra okulun koridorlarında bir derviş kaplumbağa gibi yürüyecek, sırasında bir Hint fakiri gibi oturacak.Ve sorulan her soruya bu cevabı verecek: "Kalbim ağrıyor öğretmenim."
·
81 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.