Gönderi

600
600.gün... Zamanı tutamıyorum sevgili durduramıyorum. Son günümüzde bana "dursun mu zaman?" demiştin. Dursun artık sevgili, dursun artık, hayır zaman akıp gitmesin. Yarın, dün olsun. Zaman artık geriye aksın istiyorum. Merak etmiyorum geleceği, istemiyorum geleceği. Gözlerimin ışığının sönmesini izlemeyi değil, ışığını geri kazanmasını izlemek istiyorum. Ben geçmişte yaşıyorum. İstemiyorum geleceği. Aslında benim istediğim ya da istemediğim gelecek değil, tek bir şey istiyorum o da sen sevgili... Hava yağmurlu güzel sevgili. Sakin bir yer aradım ve oturdum yazıyorum sana. Öyle sert bir yağmur değil, küçük küçük yağıyor, çiseliyor. Öylece sebepsiz sana sarılmalık yağıyor. Telefonumun ekranı ıslanıyor ama sorun değil. Her yazdığımda parmaklarımla silmiş oluyorum. Yazı bitine kadar burada oturup yazacağım. Bir tane de çay aldım. Damlalar içine doluyor ama sorun değil. O çayın tadı da böyle güzel oluyor. Nazar değdirdim galiba üstüme damladı. Zaten nazar değecek olsa benim bu halime değerdi değil mi sevgili? Bu aralar arkadaşlarım kendilerine nazar değdiklerine inanıyorlar. Belki de değmiştir bilmiyorum. Nazara inanmıyorum desem yanlış olur çünkü düşüncelerim nazarla paralel ilerliyor. Sen de bir gün "bana nazar değdi" demiştin. Aynı sigarayı paylaştığımız gün demiştin. Öncesinde sana iltifat etmiştim. Çok güzel olduğunla ilgili. Sen de "bugün herkes öyle söylüyor" demiştin. Nazar birisine değecek olursa gerçekten sana değer sevgilim çünkü o kadar güzelsin ki... Dikkat et sevgilim, güzelliğini gizle, kesinlikle kıskançlıkla bir alakası yok, nazar değmesin diye uyarayım dedim :). Şu an sandalyeye o kadar güzel yerleştim ki güzel sevgili, üç gün boyunca oturup sana bir şeyler anlatabilirim, yazabilirim. Son yüz günümü anlatacağım ama pek bir şey yok. Uzun ya da kısa bir yazı olur mu bilmiyorum. Ben yola çıktım, yol bana gözükecektir. Evet güzel gözlü sevgili. Son yüz günüm... 500.günü evden yazmıştım. O yazıyı yazarken eve yeni dönmüştüm. 10 gün kaldıktan sonra İstanbul'a dönüş yaptım çünkü sınavlarım vardı. Ailemde salgın olduğu için genel olarak hastaydılar. Bana bulaşmadı. Ders çalışmayı planlıyordum evde ama olmadı. Döndükten sonra vaktim olacaktı. Odamda çalıştım ve sınavlarımı verdim. Sınavdan sonra boşa çıktım. Okulun başlamasını bekledim. Okul başladı ve bu sefer hastalık odaya geldi. Ve döngüye girdik sevgili. 3 kişi döne döne hasta olduk. Ben bir ay yataktan kalkamadım. Sonra toparladım. Toparladıktan sonra arkadaşımız geldi buraya. Onu çok seviyorum. Yüz yüzeyken onunla çok vakit geçiremedim. Çok geç tanıştım. Zamanında mutluluğumu ona bulaştıramadım. 3.kez İstanbul'da buluşacaktık. Gerçekten bu süreçte beni sorgusuz sualsiz dinleyen nadir insanlardan. Ben bizi değil, içimde ukde kalanları, hislerimi anlatıyorum. O da beni dinliyor. Ama genel olarak o anlatıyor ben dinliyorum. Çünkü sen böyle istedin güzel sevgilim. Sadece bana anlat dedin ve ben de öyle yapıyorum. Sen tersini diyene kadar aksi bir harekette bulunmayacağım. Senin sözlerin benim kanunlarımdır, anayasamdır. O da bir şeylerden muzdarip. Bana "dertten büyük dert vardır" demişti. Herkesin derdi kendisine göre en büyüktür. Ama o benim sana duyduğum kadar aşkı duymuyor başkasına. O daha başka şeylerden dert yanıyor. Bunları kimseyle paylaşmam ama seninle paylaşmam da bir sakınca yok benim için. Senden başka gidecek bir kapı var mı bana? Yok.. Ben zaten Üsküdar'dayım, o da yakın oraya. Buluşma noktamız orası olur genelde. Oradan vapura biner karşıya geçer, kahve alıp statın yanındaki yeşillik alana otururuz. Bir şarkı açarız, son vapura kadar 2-3 saat orada konuşur, vapurla döner, sonra da dağılırız. Mesajlaşma yerine seninle olan fotoğrafını koymuş ya sevgili o kadar çok kıskanıyorum ki... Bunu bana ilk kez söylediğini hatırlıyor musun? O zaman da kıskanıp sessizleşmiştim. Sonra sen bana "ne oldu?" demiştin. Biliyordun kıskanacağımı. Ne olmuş olabilirdi güzel sevgili :)). Kıskanmıştım elbette. Zaten sen bunu söylemeden önce biliyordun. Zamanında, henüz hiçbir şey başlamamışken bunu konuşmuştuk. Başkası aracılığıyla seni sevdiğimi söyledikten sonra bana mesaj olarak "o zaman beni kıskanıyorsun" yazmıştın. O günlerde seni kıskanmamaya çalışıyordum fakat bugün alenen kıskanıyorum, gözlerinin önünde kıskanıyorum seni. O arkadaşımıza bir şey diyemiyorum tabii ki de. Onun yeri sende de bende de ayrı bunu biliyorum. Birisine söz vermiş sınavları iyi geçerse senin şehrine gelecekmiş. Ben o kişinin sen olduğunu tahmin ediyorum. Emin değilim ama şu an şehir kısmen boş olduğuna göre büyük ihtimalle sensindir. Ve ben tabii ki bunu da kıskandım. Ben bütün gün senin aşkından ölüp biteyim, harap olayım; bütün gece rüyamda seni göreyim, sana belki de ciltlerce tutacak yazılar yazayım sen başkasını çağır :)). Bütün gün böyle naz yapar gibi şakalaşasım var seninle. Bu tabii ki de tatlı bir kıskançlık sevgili, beni sevdiğini söylediğin an durulacak bir kıskançlık. Onunla maça gittik son günümüzde. Aslında ilk başta bana bilet ayarlayamamıştık. Çünkü bende iki takımında bileti vardı. Maç günü gece 3'te önümüze düşen bileti başkası adına alıp o şekilde maça girebildim. Maç senin şehrinin takımını ile tuttuğumuz takım arasındaydı. Canlı olarak izlediğim en güzel maçtı. Tribünler o kadar güzeldi ki bütün maç şarkılar türküler söylendi. Ve tabii ki bu aşık durur mu, birazcık eğlenmeye başladı ya hani, hemen üzerine bir hüzün çöktü. Peki neden? Çünkü biraz olsun gülümseyebildiği her an hemen etrafta seni arıyordu gözleri, hemen sana sarılmak istiyordu. Ya da en azından telefonu açıp bir "alo" demek istiyordu ama nafile. Eee peki ne yapacaktı o zaman bu aşık, öyle hüzünlü bir şekilde anı yaşayacak, buruk şekilde gülümseyecek, sonra da gelip bunları sana anlatacaktı. Ben de tam olarak öyle yapıyorum güzel gözlüm. Maç bitti, vedalaşacağımız yere geldik. Ben maça odamda başucumda asılı olan atkımla gelmiştim. Beyaz bir atkıydı, orada dura dura biraz lekelenmiş. Uzun zamandır maça gitmiyordum ya da gidemiyordum. Vedalaşırken atkımı ona verdim. Anı biriktirmeyi, insanlarla doğal bir gönül bağı kurmayı seviyorum. Ve de insanlarda benden bir parça kalsın istiyorum, değerli insanlarda... Ve tahmin et sevgilim en çok kiminle anı biriktirmek istiyorum, en çok kime gönülden bağlıyım, kalbimi kime teslim ettim. Evet güzel gözlü her şeyim, bildin, tebrik ederim seni :)). Sen tabii ki de sevgilim. Ben hayallerle yaşıyorum. Hayalinle yaşıyor, yaşlanıyorum. Her zaman hayallerimden bahsediyorum, hayallerimle çok eğleniyorum, benim antidepresanım da her şeyi unutup tavanı izlerken, yolda yürürken, yolculuk yaparken ya da herhangi bir anımda seninle ilgili güzel hayaller kurarak gülümsemek. Bak güzel sevgilim, yazının gidişatı nasıl olacak bilmiyorum ama şu ana kadar şakalaşarak yazdığım için eğlenerek yazdım, hayaller kurarak yazdım. Senin benim üzerimde hiç kimsenin sahip olamayacağı kadar yüce bir etkin var. Sen benim için zamandan arındırılmışsın, sana karşı olan hislerim zaman kavramından habersizler. Sen beni dün de güldürüp ağlattırdın, bugün de yapıyorsun, yarın da yapacaksın. Ve bunlar güzel bir şey. Ne mutlu bana ki ben aşığım ve çok şükür ki bu aşkı seninle tadıyorum. Aşk, hissettiğim en güzel duyguların tohumlarını ektiğim bir toprak benim için. Arkadaş döndükten sonra rutin hayat devam etti benim için. Sınavlarla uğraştım. Merak ediyorsan eğer son iki döneme göre fena değildi. Ama okulu ya da İstanbul'u sevmiyorum. Aslında aileme diyebilsem bırakırım da okulu ama en azından bir diploma görsünler istiyorum. Yine kendim için bir şey yapmıyorum :)). Sorun değil. Ne kadar çok istiyordum değil mi sevgili İstanbul'u? Henüz hiçbir şey başlamamışken bana "İstanbul'a gidersen sana sürprizim olacak" demiştin. Bekliyorum... İstanbul çok kalabalık değil mi sevgili, en azından öyle söylüyorlar. Ama benim için bomboş. Sen yoksun çünkü. Sevmememin sebebi de bu. Bir sürü insan var ama bir sen yok içlerinde benim için. Bu süreçte hastaneye de gittim. Çünkü 20lik dişlerim var ve de bunların akıbeti ne olacak diye sordum. Üsttekiler duracak alttakiler çekilecekmiş. Çok düşük bir ihtimal o dişler beni uyutarak çekilebilirmiş. Bir iki haftaya çektirmeyi düşünüyorum ve eğer o şekilde çekilirse yanımda olacak insanı iyi seçmem gerekecek sevgili çünkü uyandıktan sonra büyük ihtimalle senin adını sayıklayacağım :)). Sen hayatımda olsaydın eğer bu hoş bir anı olurdu. Hatta beni kaydetmelerini isteyip sana gönderirdim. Ama çekinme sevgili bu çok düşük bir ihtimal. Çektirdirdikten sonra sana haber veririm :). Bu süreçte sana defalarca küstüm, kırıldım. Ama işte sana küsmek ya da kırılmakla başkasına küsmek kırılmak bir olmuyor. Başkası olunca gönlümün alınmasını beklemiyorum. Zaten bana değer veren kişi benim gönlümü alacaktır. Ama seninle ilgili olunca öyle mi oluyor sevgili, hayır. Gelip buraya sana "gönlümü al lütfen" diyorum. Tavşan dağa küsmüş misali sevgili, ama dağın ne tavşandan ne de küstüğünden haberi var. O tavşan dağın yamacında yaşayıp gidiyor, ihtiyacı olan her şeyi dağdan temin ediyor. Ben de öyleyim. İhtiyacım olan her şeyin, yani senin, yamacında küsüp, kırılıp, dökülüp senin etrafında dolaşıyorum. Sonra bir hayal kuruyorum bütün her şeyi, kırgınlıkları unutup devam ediyorum. Bütün kırgınlıklarımdan seni daha çok severek çıkıyorum. İncitme beni sevgili ya da kır-dök beni, ateşe ver; ama şunu bil, ben seni daha çok severek döneceğim her zaman. Gelelim uykularıma... Günün en zor zamanları benim için. Uyumak... Ne büyük bir nimet. Yarı ölüsün, rüyalarla yaşıyorsun. Hele ki ben sevgili, aman aman... Tek bir rüyasız uykum yok. Aslında kendi sözlüğümde rüya kelimesini silip senin adını yazacağım oraya. Çünkü sensiz bir rüya yok benim için. Peki rüyalar... Yine çok büyük bir nimet, sana en yakın olduğum anlar. Bütün günüme tesir edebiliyorlar. Bugün de öyleydi ama yazıya başlayınca etkisinden çıktım. Uyuma süreçlerim pek sancılı geçiyor. Gün içinde kaçtığım her şey bütün berraklığıyla karşıma dikiliyor. Hayallerle dağıtmaya çalışıyorum o kara bulutlarını gerçeklerin. Bu hayalin iki türlüsü var güzel sevgili. Seninle bir masadayız. Bu masanın da iki türlüsü var, birisinde sen ve ben yan yanayız, diğerinde ise ikimiz de masanın bir ucundayız. Sen ve ben masanın diğer uçlarındayken sen gülüp eğleniyorsun, o masada sevdiklerimiz, tanıdıklarımız oturuyor. Senin sesin gür çıkıyor, kahkahalar atıyorsun, mutlusun, eğleniyorsun, masanın her tarafına ulaşabiliyorsun bir tek bana ulaşmak istemiyorsun. Benim sesim kısık çıkıyor, çünkü senin huzurunu kaçırmak istemiyorsun, gizli gizli seni izliyorum ama hiç gözlerimiz kavuşmuyor çünkü sen hiç bakmıyorsun. Ben bol bol dalıp gidiyorum. Kahkahalarınızla kendime geliyorum yalandan gülümsüyorum bozmamak için. Ama deli gibi seni istiyorum, benimle konuş istiyorum. Beni de güldür istiyorum. Yanımda oturan birkaç kişiye bir şeyler söyleyebiliyorum sadece, onlar da boş sözlerden başka şeyler değil, ne güldürüyor ne de ağlatıyor. Buna hayal denemez ama ne denir bilmiyorum. Bu, kara bulutların ateşini körüklemekten başka bir işe yaramıyor. Ve diğer masa... Bu sefer yan yanayız. Ben bu sefer hiç konuşmuyor hep seni izliyorum. Sen yine gülüp eğleniyorsun, kahkahalar atıyorsun. Solumda oturuyorsun. Çok güzel gözüküyorsun. Omuzlarımız temas ediyor. Ben bazen parmaklarımı elinin üzerinde gezdiriyorum ama hiç rahatsız etmiyorum seni. Masadakilere mutluluk saçıyoruz, varsa derdimiz unutuyoruz. Sen bazen bana bakıp beni kontrol ediyorsun. Ben hiç surat ifademi değiştirmiyorum, hep aynı şekilde gülümsüyorum. Sen de gözlerimin içine bakarak bu sefer gözlerinle gülümsüyorsun ve devam ediyorsun gülüp eğlenmeye. Masaya güneş batarken oturuyoruz. Açık havadayız ve bir çardaktayız. Masadan kalkmaya yakın ay, en güzel, en uygun açıyı buluyor ve ışığını bizim üstümüze yansıtıyor. Hiç konuşmuyorum gerçekten, sana bir şeyler açıp gösteriyorum, senden tepkilerini aldıktan sonra seni izlemeye devam ediyorum. Artık doluyorum da doluyorum sevgili. Ve en sonunda mutluluktan, huzurdan bütün vücudum, gözlerim ağırlaşmaya başlıyor, göz kapaklarım devrilirken ben de başımı omzuna doğru yaslamaya başlıyorum. Gözümün kapandığı anda başım da omzuna kavuşuyor ve tam o anda güzel sevgili ben uykuya dalmış oluyorum. Her gece bunu yaşıyorum sevgili... Son yüz günümde pek bir şey yaşamadım ama aklıma geldiği kadar anlattım. Değil 600 gün 600 yıl da olsa ömrüm, ben seni beklerim. Bir insan bir insana ancak bu kadar etki edebilir. Daha önceden de demiştim bu benim için ilahi bir aşk. Evet kalbimin sahibi, evet her şeyim derin bir iç çekiyorum... Niye böyle olduk güzel sevgilim? Ne olurdu yanımda kalsaydın. Gülümseme sebebim, yataktan kalkma sebebim, uykularım, rüyalarım, gözümdeki yaşım, hayallerim, dualarım, birtanem, hayatımı anlamlandıranım, gülüm, balım, tebessümlerim, güzel gözlüm, arkadaşım, dostum, ailem, en sevdiğim, aşkım ve de her şeyim... Sen sevgili sen, tek bir dileğim olsa seni dilerdim. Yazıların son kısmında daima tekrara düşüyorum fakat burası benim için yazının en önemli kısmı oluyor. Ve bunları söylemem gerekiyor. Bak sevgili "ne yaşanırsa yaşansın, ne kadar uzaklaşmış olursan ol" seni hayatımın herhangi bir anında reddetmeyeceğim. Bir gün yorulursan ben buradayım. Ben ayrıca kendimi senin için bir yuva olarak görüyorum. Bu yuvanın, bu kalbin kapıları her daim sana, bir tek sana açık. Bunu bil olur mu güzel gözlüm, güzel gülüşlü sevgilim. Eğer ki hayattaysam yine bunun sebebi seninle olacak beş dakika içindir. Sen sen ve de sadece sen... Ben kendimi biliyorum sevgili. En iyi yaptığım şey seni sevmek ve bunun uğruna bir ömür harcarım. İsteyen istediğini diyebilir ama ben senin uğruna, seninle ilgili bir yaptığım bir şeyden asla hicap duymam. 600 gün değil son nefesime kadar beklerim ben seni. Verdiğim her sözün arkasındayım. Ben, senin beni bulduğun gibiyim ama yüzümde gülümseme eksik. Sen benim eksik parçamsın. Bir gün beni tamamlamak istersen nerede bulacağını biliyorsun. Ben seni çok seviyorum ve her daim seveceğim...🌹🦋❤️
·
457 views
Kebelekin Markoviči okurunun profil resmi
Seni çok seviyorum aşkım...❤️
Kebelekin Markoviči okurunun profil resmi
O kadar güzel gülüyorsun ki sevgili bütün mutsuzluklarının sebebi benmişim gibi ben kahroluyorum. Ben sadece gülmeni istedim, tebessümlerinden bir tanesi olmak istedim; uğruna canımdan vazgeçtiğim o gülümsemeyi uzaktan izlemeyi değil.
Kebelekin Markoviči okurunun profil resmi
Yine bir sürü rüya gördüm sevgili hepsi seninle ilgiliydi. Birisinde beraberdik sarılıyorduk, diğerlerinde ise seni arıyordum. En azından bir tanesi güzeldi. Uyanmak istemedim. Biraz daha döndüm durdum, uyumak, seni görmek istedim; olmadı. Çok duruldum sevgili, hiçbir şey gelmiyor artık içimden, bir sen varsın içimde.
Kebelekin Markoviči okurunun profil resmi
Bir gün olsun seni terk etmedim, etmeyeceğim. Her şeye rağmen seni bırakmadım, bırakmayacağım. Biz seninle aynı dili konuşurduk, beni bir tek sen anlarsın. Ben senden bir an bile vazgeçmedim, vazgeçmeyeceğim. Bugün seni seviyorum ve yarın daha çok seveceğim..
Kebelekin Markoviči okurunun profil resmi
O kadar güzel özledim ki seni... Biliyor musun sevgili kavuşmak hak edilecek bir şey olsaydı eğer en çok ben hak ederdim. Çünkü o kadar çok özledim ki, o kadar güzel özledim ki seni... Hasretin getirdiği bir durgunluk var bilir misin sevgili? İşte ben o durgunluktayım çok uzun zamandır. İnsan çaresiz kaldıkça masumlaşıyor sevgili, biraz merhamet istiyor, biraz şefkat istiyor, belki uzatılacak bir el istiyor. bir eliyle uzatılan eli tutarken diğer eliyle de gözündeki yaşı silmek istiyor insan. Sonra ayağa kalkıp tebessüm etmek istiyor. İnsanlara seni ne çok sevdiğimden bahsediyorum ya bu bir yardım çığlığını ifade etmiyor. Bu bende bıraktığın boşluklardan bir tanesini teselli etmeyi ifade ediyor sevgili. Gün içinde sana söylediğim "seni seviyorum"ların yerine yapabildiğim nadir şeylerden. Hiçbir zaman aklımla kalbim arasında kalmadım. Aklım da senden yana kalbim de senden yana. Olur ya sevgili, her şey tersine döner aklımla kalbim arasında kalırım. Ben de insanım; insan da beşer kuldur, şaşar. İşte ben o gün bile kalbimin sesini dinleyeceğim, kalbimin peşinden gideceğim yani senin peşinden gideceğim. Ben bu dünyadan göçtükten sonra "uçtularla, kaçtılarla" anılmaktansa "birisini çok severdi" denilerek anılırsam eğer işte o zaman gözüm açık gitmemiş olurum. Lisede bir hocamız "inadına aşk iyidir" demişti. O gün o söz çok hoşuma gitmişti ama ayrıca o gün o sözün bir gün karşıma çıkacağına inanmazdım. Sen böyle birisini deli divane aşık ettin kendine sevgilim. İyi ki yaptın bunu bana....❤️
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.