Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

211 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Mavi Kuş kitabının bende ayrı bir yeri var. Küçükken hep rafta görüp merak ederdim, okumaya çalışır ama hiçbir şey anlamazdım. Artık anlayacak kadar büyüdüğüme göre okuyayım dedim ve çok sevdim. Yeterince büyük olsam bile kitabın sonunu yine de pek anlamadım ama olsun, belki de kitabın güzelliği bunda saklıdır. Kitap, mahalle tasviriyle başlıyor. O sıcacık samimi köyün bir parçasıymışım gibi hissediyorum. Sonra mavi kuşumuz geliyor. Sırayla yolcular binerken ben de bir yolcu oluyorum. Kenan'ın kedisi, namıdiğer "kedi" ile arasındaki bağ çok hoşuma gidiyor. Kemal tekin biri değilmiş gibi geliyor başlarda. Nevzat Bey'de bir sıkıntı olduğu kesin, diyorum. Sürekli gerginliği, kırmızı şeyleri kan gibi görmesi ile birini öldürmüş olabileceği fikri mantıklı geliyor. Turistlerin bavullarına koyduğu kuşlar hem şaşırtıyor hem de güldürüyor beni. Selo ve Erol'un konuşmalarına tanık olunca Erol, Selo'yu gerçekten çağıracak mı acaba diye merak ediyorum. Tüm yol otobüsü takip eden iki atlı beni telaşlandırıyor. Bir kaza çıkmasa iyidir, diyorum. Murat ve Neşe'nin güzel hayallerle köye gelmeleri, sonradan Neşe'nin hiç beğenmemesi ve ayrılmak zorunda kalmaları beni üzüyor. Neşe'yi anlıyorum, köy hayatı, şehre alışmış birine o kadar da hoş gelmeyebilir elbet. Kenan ve Seyfi'nin heyecanlı ve ne olacağı tahmin edilemeyen yolculuklarından birinde bulunmak isteyeceğimi düşünüyorum. Belki Gül'le sohbet ederdim, belki salatalık yiyip camdan dışarı bakardım. Ne olursa olsun çok keyifli olacağından eminim. Handaki kısa moladan sonra yol devam ediyor. Trene yetişecekler mi acaba diye merak ettikçe, Kenan'ın biz daha hiçbir yere geç kalmadık sözüyle yetişeceklerine olan inancım artıyor. Her ne kadar diğerleri inanmasa da ben Kenan'a güveniyorum. Bilal'in hikayesine üzülüyorum, en azından Kenan gibi bir dostu var diyorum. Sonunda Mavi Kuş istasyona varıyor. Treni kaçırmadılar diye sevinirken tüm olaylar üst üste geliyor. Kemal'in bir polis olduğu, turistlerin tarihi eser kaçırdıkları, Nevzat'ın katil olduğu, Erol sayesinde turistlerin suçsuz görünmeleri... Tüm bunları anlamaya çalışırken birden bir film setinde olduğumuz anlaşılıyor. Tüm yol boyu yaşananlar, tüm o hayat hikayeleri, hepsi bir senaryo muydu, diyorum. Sonra yönetmen sinemayı tanımlıyor: "Sinema meçhule atılmış bir adımdır." Film izlemeyi seven biri olarak tüm kitabı bir film olarak düşünüyorum ve yönetmenin sözleriyle kıyaslıyorum. Yaşananların senaryo olması gerçeğine alışmaya başlarken iki atlı geri geliyor. Setten değillermiş gibi gözüküyor. Kanlılarını, daha doğrusu kanlı rolünü oynayan oyuncuyu vuruyorlar. Eğer bu bir senaryoysa neden gerçekten adamı vurdular diye düşünüyorum. Belki onlar oyuncu değillerdi... O zaman oyuncuyla ne dertleri vardı? Yönetmen'in "Ne yaptık biz?" cümlesi beni şüphelendiriyor. Sanki bir şeylerden haberi varmış gibi... Sanıyorum ki hem settekiler hem ben kafa karışıklıklarıyla son veriyoruz kitaba. Düzenleme: Bu incelemeyi yazdıktan sonra yazarımız Mustafa Kutlu'nun katıldığım bir söyleşisinde sorularımın cevabına biraz da olsa ulaştım. Yönetmen kitabın sonunda sinema ile gerçek hayatı birbirine karıştırdığı için böyle bir cümle söylüyormuş.
Mavi Kuş
Mavi KuşMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 201112,1bin okunma
·
56 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.