Gönderi

Edep ve Adalet
Bir gün medresedeki büyük talebeler, kendilerinden küçük talebelerin gereği gibi hizmet etmediklerinden, tam saygı göstermediklerinden şikâyetçi oldular. Seyda'mızın en önemli yardımcıları olan bu büyük talebeler meseleyi Seyda'mıza açtılar. Maksatları, Molla Abdulhalim'in, küçüklere kızmasını ve büyüklere hizmette kusur etmemelerini sağlamaktı. Öğrencilerin saygısızlığı yoktu elbette. Sadece, kendilerini artık birer molla gören büyüklerin kişisel istekleri söz konusuydu. Genç mollalar kendi aralarında bir plan yaptılar. Seydamızın cemaatle birlikte olduğu kalabalık bir zamanda birer birer geldiler. -Seydam! Biz gençlerden rahatsızız. Bize tam hizmet etmiyorlar. Eğer böyle olursa biz gitmek istiyoruz. Bu Seydamıza kolayca söylenecek bir söz değildi. Kolay kabul edilecek bir şey de değildi. Hiçbir Seyda, artık birer molla olan, bu talebelerinin gitmesine asla razı olamaz, küçüklere cezasını verirdi. Genç mollalar da böyle düşündüklerinden, yerlerini muhkemleştirmek, kıymetlerini herkese göstermek için böyle bir yola başvurmuşlardı. Ancak hesapladıkları gibi gitmedi. Sıra sıra gelip şikâyetini dile getiren her bir mollaya Seyda'mızın cevabı şu oldu: -Öyle mi, demek gitmek istiyorsunuz. Ehlen ve sehlen, güle güle... Beklemedikleri bu cevap karşısında çok şaşırdılar. Ancak artık bu sözden sonra orada kalmak da olmazdı. Toparlandılar. Eşyalarını alıp yola çıktılar. Aradan birkaç saat geçmişti. Biz daha olayın etkisindeyken, bir de baktık ki, gidenler geri geliyor. Seydamız işrak namazını kılmış, camiden çıkmıştı. Her zamanki gibi medreseye gelince onları gördü. Genç mollalar mahcup idi. Hocamızın ellerine kapanarak, eğer kabul ederse burada kalmak istediklerini söyleyip İzin istediler. Molla Abdulhalim, latifeyle cevabını vermiş oldu: -Ben sizin geleceğinizi zaten biliyordum. Giderken arkanıza dönüp dönüp bakıyordunuz.
Sayfa 60 - Mevsimler KitapKitabı okuyor
·
30 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.