Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yabanıl bir çam ağacında, bir sabah, içerideki canın dışarı çıkmak üzere kabuğunu tam çatlattığı anda, bir kelebek kozasını görme fırsatı nasıl elde etmiş olduğumu hatırladım. Bekliyor, bekliyordum; o ise gecikiyordu; benim de işim vardı... Bunun için ona doğru eğildim, soluğumla ısıtmaya başladım. Onu sabırla ısıtıyordum. Mucize benim önümde, doğal hızından daha hızlı oluşmaya başladı; kabuğun hepsi açılıp kelebek göründü. Ama ben, heyecanımı asla unutmayacağım: Kanatları kıvrıntılıydı ve açılmamıştı, bütün vücudu titriyor, kanatlarını açmaya çalışıyor, ama beceremiyordu. Bense ona soluğumla yardımcı olmaya çalışıyordum. Ama boşuna. Onun, güneşte sabırla olgunlaşmaya ve açılışa gereksinmesi vardı; şimdiyse artık vakit geçmişti. Soluğum kelebeği yedi aylık çocuk gibi vaktinden önce, daha buruşuk bir halde dışarı çıkmaya zorlamıştı. Olgunlaşmamış halde çıktı, umutsuzca kımıldadı, biraz sonra da avcumun içinde öldü. Kelebeğin bu tüylü iskeleti, sanırım ki bilincimdeki en büyük ağırlıktı. Ve işte bugün, ta derinden anladım: Yüzyıllık yasaları oldubittiye getirmek öldürücü bir günahtır; ölümsüz uyumu güvenle izlemek insanın borcudur. Yeni yılın bu ilk düşüncesini, sakin bir halde sömürebilmek için bir kayanın üstüne tünedim. Ah, diyordum, elimde olsa da, şu yeni yıl içinde, hayatımı böyle isterik sabırsızlıklar olmadan ayarlayabilsem! Kendisini canlardırmak için acele etmiş olduğum o kelebekçik, hiç durmadan önümden uçsa, bana yolu gösterse! Böylece, zamanından önce ölmüş bir kelebeğin elinde olsa da, bir kardeşinin, bir insan ruhunun, acele etmeyip ağır bir tempoyla kanatlarını açacak zamanı bulmasına yardım etse...
Sayfa 148 - Can YayınlarıKitabı okudu
·
214 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.