Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Çiçekleri sulasan
youtu.be/ZS8HnpRJ9ls?si=... Çiçekler sulasan, kurumuş yaprakları kessen sözgelimi tırnaklarını yemesen akşamları erken yatsan iyi olur.iyi olur elbet yani şu süsenler, kır menekşeleri yok mu ne desem denizin bir tenhalıkla uyumu kayboldu kış çoktan unutuldu da ondan. bir akşam bir manav bütün hüznüyle konuştu salatalara vuran bir ışığın altında sanki Ortaköy’de yarısı yanmış bir kışla gene böyle bir sonuçtu kış unutuldu kardeşim. artık hiçbir ayak sesi birbirine benzemez. Bingöl’le İstanbul arası otobüsle kaç saat yani İstanbul’la Bingöl arası kaç saat otobüsle kimine göre günlerce kimine göre birkaç saniyedir çünkü özlemler çeşit çeşit özlemler ki binlerce ah sevdadır ancak onları birleştirir Sündikan dağlarından aşağı Isparta biraz gülümser Isparta'nın ortası denizli çarşı balıklar cansız yüzer ey ülkesiz özlem, sen şimdi biraz dur bir kadın neden olmayasın ya da yitik bir erkek ah evet size de sormak gerek ey uçurumlar, köprüler kış neden unutuldu. Mersin körfezinde batık bir gemi ütünde kuşlar yüzen bir gemi kaptanı seyhan suyunun başında keklikle rakı içer atar ruhunu bazen sulara akışına suların yani eliyle kars’ ı gösteriyordur kars’ ta erzurum2 da erzurum’ u bazen de kör bir tüfeğin ucuna o ruhu kuşlardan kuşlar çıkarır, kuşlara kuşlar ekler yepyeni bir kuş yaratır tüyleri kalbini saran seyhan suyunun başında ne olursun yolcu dokunma ona bak, kan kırımızısı gözlerinin kenarı benimle konuş istersen dedim ya benimle konuş yolcu üsteleme kardeşim hangi kış unutuldu. iyi olur, iyi olur bartın’ dan devrek’ e yürüyen tavşan bir kırk yılı beyazlatır durur kırık yılda kırık kış işte, yok sayarsak ölümü şuramızdan bir karakış savrulur ben derim iyi olur, sen dersin kötü olur bir ölü ovunurken bir başkası ovunmaya soyunur kış durur. izmir çarşısında bir kadın güpegündüz bir kadın gecelerini bilen, iç çamaşırlarını bilmeyen dudaklarını bilen, öpülmeyi bilmeyen çocukları olan, ama çocukları olmayan güpegündüz bir kadın tabancasıyla üç yerinden vurulur yaz düşer yaprak yaprak kan donar söylene söylene kırılmış sırça gibi dökülür yerlere yaşamak bir minibüs milas’ a kalkar bir minibüs bir daha milas’ a kalkar çakılır durur söylesene ne olur, konuşsana ne olur kış nerdeydi o vakit kime sorulur ısıt şu ekmeği avuçlarında ufacık dünyanı ısıt ısıt yoksulsun ya ölümün daha büyük entarin sümbüllü basma sümbüller binbir delik eh neden acısındı artık sana unutuldu acımak unutuldu bir kış daha. o kış mı, iyi bilmiyorum, o kış mı salataların buza kestiği o kış mı yalnızlığın, yoksulluğun bir salgın gibi kente yayıldığı o kış mı dükkanların erken kapatıldığı, şekerle tuzun birbirine karıştığı -ve neydi, gene neydi bir hüznün özgül ağırlığı- bütün yüzler birbirine benzerdi bütün yüzler birbirinden doğardı o kış mı, o kış mı evlerde sokaklarda, fabrikalarda hemen hemen her yerde sanki herkes birbirine ağlardı.) ey sonuç neyin sonucu alfabeye koydular ölü bir kuşun yavrusunu -ah neydi gene neydi ölümün özgül uzunluğu- ve neydi bir ayvayla bir ayvanın arasında tüten sarılık böceklerin uzun uzun yıkandığı sarılık o zaman ki kar yağdı, kimse bir şey anlamadı kapıları pencereleri sıkıştırdık o donuk kanla, donuk olmayan kanla ve ne çıkardı boz bir gökyüzü bizim olduysa kalsak kalsak biz ikimiz kalırdık ki ne çıkardı kirlilik yürürlüğe girmişti bir kere aramızda hiç yoktan bir acımasızlık üstelik karaciğerim, kalp çarpıntıları, vesaire her neyse şuydu buydu ben unuttum hangi kış unutulduydu. S
Edip Cansever
Edip Cansever
·
285 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.