Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Sixteen Tons Nedir Biliyor musunuz?
"Bazı insanlar der ki insan çamurdan yapılmıştır Zavallı adamcağız kas ve kandan yapılmıştır Kas ve kan ve deri ve kemikler Zayıf bir zihin ve kuvvetli bir sırt Onaltı ton yüklersin, eline ne geçer Daha da yaşlanıp daha da borca batarsın Aziz Peter beni çağırma çünki gidemem Ruhum şirkete zimmetli Güneşin ışıldamadığı bir sabah doğdum Küreğimi alıp madene doğru yürüdüm 9 numara kömürden onaltı ton yükledim Ve patron da dedi ki "vay be" Onaltı ton yüklersin, eline ne geçer Daha da yaşlanıp daha da borca batarsın Aziz Peter beni çağırma çünki gidemem Ruhum şirkete zimmetli Bir sabah doğmuştum, hafif yağmur yağıyordu Dövüşmek ve bela benim göbek adımdır Bambu çalılığında bir anne aslan tarafından yetiştirildim Hiç bir cırtlak sesli kadın beni hizaya sokamaz Onaltı ton yüklersin, eline ne geçer Daha da yaşlanıp daha da borca batarsın Aziz Peter beni çağırma çünki gidemem Ruhum şirkete zimmetli Eğer beni karşıdan gelirken görürsen kenara çekil Bir çok adam çekilmedi, bir çok adam öldü Bir yumruğum demirden, öbürü çelikten Eğer sağdaki halledemezse Soldaki halleder Onaltı ton yüklersin, eline ne geçer Daha da yaşlanıp daha da borca batarsın Aziz Peter beni çağırma çünki gidemem Ruhum şirkete zimmetli." 16 Ton, insanlık tarihine ironik bir yaklaşım. Bugünkü yanlış hayatımızı neleri nerelerden nasıl çıkartarak inşa ettiğimizi anlatıyor. İyi de neden 16 ton? 15 değil, 17 değil de neden hep 16 ton? 16 Ton’un madencilerin acılarla, zulümle geçen tarihlerini anlatan bir sembol olduğunu sonraları öğrendim. İşte o madencilerin acı dolu tarihlerinden bazı hikayeler… Maden işçilerinin acı tarihi 18. yüzyılda Descartes, Imanuel Kant, David Hume gibi düşünürlerin öncülüğünde Aydınlanma ve Akıl Çağını yaşayan Batı dünyası, askeri alanda da gelişmekteydi. Akıl çağına ulaşamamış diğer toplumlara gidilerek onların zenginliklerine ulaşılması gerekiyordu. Bu “Keşifler Çağı”nı başlattı, keşfettikleri sadece toprak değildi, Amerika ve Afrika halklarının ateşli silahlar karşısındaki savunmasız durumlarını da keşfettiler. Avrupalı sömürgeciler keşfettikleri toprakların zenginliklerini, silah zoruyla yine o toprakların yerlilerine çıkartmaya koyuldular, bunda da başarılı oldular. Sömürgelerden gelen kaynaklarla Avrupa giderek sanayileşiyordu. Sanayi devriminin en büyük silahı olan buhar makinelerinin durmaksızın çalışması gerekliydi. Bol bol kömür lazımdı. Madem dünyanın öbür ucundakileri silah zoruyla madenlere sokmak mümkün olmuştu, parası ve silahı olanlar bunu kendi ülkelerinde de yapabilirlerdi, zira parası ve silahı olmayanlar çoktu. Parası ve silahı olanlar, akıllarını kullanarak önce 5 yaşın üzerindeki her yoksul çocuğu madene gönderebileceklerini akıl etti. Bu yoksul çocuklar karanlık madenlerde rahatça ilerleyebilirler hem de büyüklere göre daha düşük ücretle çalışabilirlerdi. Zengin aklı çoluk çocuğu madenlere gönderdi, din de karanlıkta can veren çocukların arkasından ilahiler söyleyerek kalanları teselli etmeye koyuldu, böylece ertesi gün yeni çocuklar madenlere inebileceklerdi. İndiler de, işte bu çocuklar üzerinden gelişen madencilik faaliyetleri acımasız bir sektör haline geldi. Yıl 1897, Amerika Birleşik Devletlerinde yetmiş iki milletten göçmen yerin yedi kat altında boğaz tokluğuna çalışıp can vermekten bıkmıştı. Pensilvanya’daki grevci maden işçileri 1897 Eylül’ünde sendika hakkı için yürüyüşe geçtiler. Şerif, silahlı adamlarıyla karşılarına dikildi. İşçilere “dağılın!” denildi fakat işçilerin dağılmasına fırsat dahi verilmeden arkalarından ateş edildi. 25 maden işçisi öldürüldü. Şerif kalan sağlarla başa çıkamayacağını anlayarak ulusal muhafızları çağırdı, ulusal muhafızların topları silahları sendikal hareketin yayılmasını engelleyemedi. 1898 yılının 12 Ekim’in de Chicago Wirden Kömür Şirketinin patronları, grevci maden işçilerine karşı, Güney’den Alabama’dan 200 kadar siyah işçiyi trene toplayıp Wirden’a doğru yola çıkarmıştı, İllinois’de trene binen kömür şirketinin silahlı adamları, tren Wirden Garına girerken, garda bekleyen maden işçilerinin üzerine ateş açıldı, 8 maden işçisi ölürken 40 maden işçisi yaralandı. 20. yüzyıla girilmişti. İşçiler şirket lojmanlarında oturmak zorundaydı. Kiralar ücretlerinden kesilir, şirketin mağaza ve marketlerinden alışveriş edilirdi. İşçilerin mağazadan, marketten aldıkları borç olarak yazılır sonra ücretlerinden kesilirdi. Aslında maden işçilerine hiçbir zaman gerçek para verilmez, sadece şirketin mağazalarında geçen markalar verilirdi. Bu şartlar altında sendika öncülüğünde maden işçilerinin grevi başladı. Bunun üzerine maden şirketi, greve kalkışan işçileri lojmandan attı. Onlar da sendikanın verdiği çadırlarda kamp kurarak grevi sürdürdüler. Şirket patronları, işçi kamplarının serbest piyasaya ekonomisinin yarattığı modern çağa yakışmadığını düşünerek, önceleri kampı dağıtmak için geceleri dev projektörleri kamp üzerinde gerdiriyor arada bir de kampa ateş ediyorlardı. İşçileri bu şekilde yıldırılamayacağı anlaşılınca Vali, ulusal muhafızları çağırdı. Bölgede sıkıyönetim ilan edildi, maden işçileri tutuklandı. Forbes çadır kenti, ulusal muhafızlarca basılıp dağıtıldı. 20 Nisan 1914’te 1200 madencinin aileleriyle birlikte kaldığı Ludlow kampı makineli tüfeklerle tarandı, bu da yetmedi madencilerin çadırları ateşe verildi. İki kadın, 11 çocuk ve 20 maden işçisi öldürüldü. Kapitalizm burhanına düşmüş maddeci bir dünyada yaşıyoruz. Tüketim ve eğlence çılgınlığı hat safhada ve buna bizi sistem zorluyor. Tedeyyün içğüdümüzü bile karşılayacak vakit bulamiyoruz. Aslında tüketemiyoruz da çünkü kazanamıyor, sadece köle oluyoruz. Madenci yerin yedi kat dibinde ter döker, terini siler, su içer, kömür tozu yutar, yemek yer, üzülür, sıkılır, hayal kurar, heyecanlanır, öfkelenir, şakalaşır, kısaca yaşar. Maden işçileri ocakta ölmezlerde emekli olurlarsa hastalanır, erken ölürler. Serbestçe ölürler. Aşık Mahzuni Şerif bir ezgisinde şöyle der: “Toptan ölür madenciler.” General Electric, maden işçileri için yapılmış bir şarkıyı alır, kadın bedenini de metalaştırarak çektiği reklam filminde kullanır. İşte budur kapitalizmin özgürlük çağı. Frekansınızı bozmayın, sesi biraz daha yükseltin, bestelerini dinliyoruz: 16 Ton youtu.be/U6mfBAi2MJM?si=...
·
247 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.