Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Rivayet olunur ki, Şeyh Emrem Yunus Hazretleri, Tapduk Yunus'un halifesidir. Tapduk Yûnus Hazretleri'nin gözleri görmezdi ve ümmî idi. Tasavvuf ve bilgisinde devrinde benzeri yoktu. Emrem Yunus önceleri bilgin ve fazilet sahibi idi. Müftülük yapardı. Tevbesine sebep bu idi ki, Tapduk Yunus'un dervişlerinden birine bir fetvâ gerekti. Derviş, Müftü'den fetva talep etti. Müftü de sûfiye fetvâ verdi. Derviş Şeyh'e gelip: -Müftü'den fetva aldım, diye söyledi. Tapduk: Müftü fetvayı yanlış vermiş, git fetvâsını düzeltsin. Der vis Müftü'ye gelip Şeyh'in cevabını söyledi. Müftü şöyle dedi: -Senin Şeyh'in okuma yazma bilmez, ümmidir, fetvayı ne bilir? Ben ona gideyim, fetva yanlışdır demek nicedir, görsün Hemen kalkıp záviyesine gelip dervişlere dedi: -Şeyhiniz burada mıdır? Dervişler: -Buradadır, dediler. Gazap ile Şeyh'in huzuruna girdi. Tapduk: -Hoş geldiniz, bizim falan dervişe bir fetvâyı yanlış ver. mişsiz. Onu düzeltin, dedi! Müftü: -Siz Ümmisiniz. Öyle anlaşılıyor ki, sana fetvâyı okuma- mışlar! Nereden bildin yanlış olduğunu? Fetvâya senin gibi birinin yanlışdır, demesi ne demekdir? Şeyh: -Bu mesele falan kitabın falan yerinde yazılıdır. Mesele şöyledir, böyle değildir, bu fetva yanlışdır, kaynağına bak. Müftü'nün de o husûs hatırına geldi. Verdiği fetvânın yanlış olduğunu anladı. -Fetvá sizin buyurduğunuz gibidir. Verdiğim fetvada hata etmişim, diyerek Tapduk Emre'den özür diledi. Ve ona mürid oldu. Sonra Yunus Emre Hazretleri dedi ki: - Yâ Şeyh! Bana biât verin! Buna karşılık Tapduk şöyle dedi: -Sen müftüsün, senin ilmin var; biz ümmiyiz. Ve senin hizmetin ve hışmın var, biz dervişiz! Yūnus müftülüğü ve fetvá makamını terk etti. Çevresinde ne kadar insan varsa malını onlara yağma ettirdi, hiçbir şeyi kalmadı. Sonra Tekye'ye geldi. Tapduk'a: -Bir nesnem kalmadı, dedi. Tapduk: -Zahiri bilgilerini de terk eyle! Yunus:¹ -Nasıl terkedeyim? Tapduk: -Sen söz tutar mısın? Yunus: -Emrine fermânberim. Tapduk: -Yunus sen, "bilmem" diye zikret! "Bilmem" lafzı, senin günlük duân olsun! Yunus Hazretleri bundan sonra "bilmem, bilmem, bilmem!" diye zikirle meşgül oldu. Kendisi o hâle geldi ki, her şeyi unuttu. Derlerdi ki: -Yûnus, adın nedir? Yûnus: "Bilmem!" derdi. Yine derlerdi ki, Şeyh'in kimdir? -Bilmem!" derdi. Her ne suâl eyleseler, "bilmem!" derdi. Tapduk Hazretleri sonra Yûnus'a biat verdi. Tapduk, Yûnus'a: -Yûnus sen odun kes, tekke'ye getir! Yūnus da her gün dağdan doğru odun kesip getirirdi. Tapduk mübarek eliyle odunları yoklardı ve derdi ki: - Yûnus sen ne güzel doğru odun getirirsin! Yūnus da derdi ki: -Efendimin ocağına eğri sığmaz! Bir gün Yûnus odun keserken dağ yönünden cevherlere gark olmuş bir atlı geldiğini gördü. Bildi ki, bu atlı pâdişâhdır. O da Yûnus'u gördüğü zaman atın başını çekip durdu. -Derviş neylersin? Diye sordu. Yunus: -Odun keserim. Padişah, Yunus'a bir mikdar altın verdi. Yunus: -Padişahım o nedir? Diye sordu. Padişah: İyi bir hizmetkardır. Her nerede kullanırsan boş döndürmez. Yunus: -Adı nedir? Padişah: -Altındır. Yunus: -Bu dünyada Allahu Taâlânın kulları vardır ki, dağlara taşlara, altın ol(!) deseler, altın olur, diye etrafına işaret eyledi. Heman orada bulunan taşlar ve ağaçlar altın oldular. Sonra şöyle devam etti: -Padişahım! Bunlar dünyâdır; neye yarar? Yine taşın taş, ağacın ağaç olması hoşdur. Derhâl o altın olan taşlar ve ağaçlar evvelki gibi oldular.
·
213 görüntüleme
Ömer Cömert okurunun profil resmi
¹ Menakıb'ın bu bölümü yanlış anlaşılmamalıdır. Tapduk Emre ve benzeri kâmiller tabii ki zâhiri bilgiye karşı değillerdir. Fakat hakikat ve ledün bilgisi elde etmek isteyen bazı tâlipler için zahirî bilgi "perde" olabil- mektedir. Süfiler bu tür perdeye "hicâbü'n-nûr" diye adlandırmışlardır. Kâmil mürşidler, nûr perdesine sahip tâliplerin benliklerini gidermek için bir zaman zahiri bilgiden veya makamdan uzaklaşmalarını temin etmiş- lerdir. İmâm-ı Gazzali, Hacı Bayram-ı Veli, Akşemseddin, Aziz Mahmud Hüdâyî gibi kâmiller bunlardandır.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.