Kafamı dağıtmak adına bir kurşun istiyorum
Dünyayı aklamak için yağmurlar yıkamak
Ölümler kuşanıyorum
inatçı geceler dökülürken üstüme
ölülerden ölüm beğenip.
Esince aklıma ürperten rüzgarlar,
Olduğum bütün istasyonları ıskalayan trenler
İşte dünya,
Yani gözüme çarpan şeyler
geniz yakan heceler
gibi özümden düşüyor, dudaklarıma
İnsan, içine girince anlıyor
mezarlardaki pişmanlık ve ölüm kokusunu
Ecza solunan hastane koridorlarında
susturmaya çabalardı hemşireler ölüm korkusunu
Bitimsiz bir baş ağrısı olarak doğduğunu
anlamıştı hüzün erbapları,
aklı yağmura tutuklu adamlar.
Kafamı dağıtmak için
artık bir kurşunum var
Denge profiline ulaşmış yorgun öfkem
Parçalanmışlığın kestiği bir ifade yüzümde
Üstümde ikinci el ölümler.
İçimde hep aynı ses:
Nadas denince akla gelen ömrünü düşün!
Düşünüyorum, en yalnız istasyonlarda
en olmayan treni beklerken, en olmayacak şeyleri
Her kış yoksulluk yakardık
Sabahın saçlarını koklayamayacak o geceyi arardık
Saatler İsa olurdu duvarda gerili
ölürdü her saat başı bir havari
akrep yahudaydı, meydan okurdu zamana
Biz bir köşede geniz yakan şiirler…
Dünyayı bir kerecik tutturabilmek adına
çiviler arıyorum
Birileri çoktan kazık çakmışken ben çivi arıyorum
Sıkıyorum bir kurşunu, avucumda.