kaçamadım
kar oldum yüce dağlarda yağdım
saçlarına böyle vakitli vakitsiz
dağlarda karlardan çok ben üşüdüm
dururken hangi kucakta öylece siz
her akşam kim bilir kaç defa
kendimden kaçtım senden kaçamadım
bir ceylan gibi bana öyle bakmasan
dağlamazdım kendimi ucu yanık közlerle
ister öldür beni yahut sen de olmasan
sana söylenmemiş zümrüt sözlerle
her saat başı gölgemi yerlerde bırakıp
kendimden kaçtım senden kaçamadım
kılım kıpırdamaz benim bu kılıç yarasında
ruhum seni tenimden çıkarsın diye
böyle iki kapı arasında
sen kimsin ne yaparsın diye
sonra kaşlarımı çatıp aynadaki adama
kendimden kaçtım senden kaçamadım
var mı ki dur durak zamanın akışında
bir sana doğru bir bana doğru
çarmıha gererken beni bu son bakışında
nereye hangi yana doğru
bir çocuk gibi ağlaya ağlaya
kendimden kaçtım senden kaçamadım
bir yaş daha döker bu gözlerim
senin için de benim için de
acımadan kesik kesik hiçbir yerim
ta ortasında güller içinde
sanki yeniden yanmaya
kendimden kaçtım senden kaçamadım
anladım her şey boş her şey yalancı
kaf dağında geçen masal gibi
kâh bir aşina yüz kâh bir yabancı
bana mütebessim bir hayal gibi
atıp atıp cismimi uçurumlara
kendimden kaçtım senden kaçamadım