Gönderi

"Sahi birden aklıma nişanlın geldi. O ne yapıyor?" Daren anlık bir şüpheyle beni süzdü. Bir şey söylemek için ağzını açtıysa da sessiz kalmayı seçti. "Peki senin?" diye karşı atakta bulundu. "Buraya getirilmeden önce bir sevgilin var mıydı?" Ona doğru biraz daha güldüm. "Varsa kıskanacak mısın?" Yeniden şüpheyle başını yana yatırdı. "Niye sen beni kıskanıyor musun?" "Hah şöyle," dedim tavuktan utanmadan koca bir parça koparıp yerken. "Böyle kendini bilmez ol, ne dediğini kulağı duymaz, hadsiz ol, kendini bir şey san, bir şey olmasan da san. Eğlendir beni." "Hah şöyle," diye beni tekrar etti. "Böyle gül." Şişeden su içerken gözlerimi kaçırmak zorunda hissettim. "Bana bir dilek borcun var," diye konuyu değiştirmeye çalıştım. "Mağarada bana iz bıraktığında borcun kalmıştı." "Kullanmak istemeyen sendin." "Hâlâ saklıyorum haberin olsun. Unutmadım yani." "Tahmin edeyim, izini benden geri isteyeceksin." "Belki öyle," dedim. "Belki de değil." "Neden bu zamana kadar istemediğini merak ediyorum." "Basit." Pasta tabağını önüme aldım. "O iz bana güç ve saygınlık verecek ama ben bu ikisini de kazanmak istiyorum." Birkaç yudum alıp şişeyi dudaklarından uzaklaştırdı. "Seni deli ve dâhi." Yeniden uzanarak başımı yere koydum ama bu defa gözlerimi tepemde ışıldayan Hayat Ağacına diktim. "Burada hiç yıldız yok," diye fısıldadım. "Bu ağaç bana onları anımsatıyor, bu yüzden geri gelmek istedim." "Geceyi seviyorsun." "Yıldızlar çok kalabalıktı, benim de içimde kocaman bir boşluk vardı. Gece o boşluğu doldurdu ama bu diyara geldiğimde yıldızlar yok oldu." "Peki boşluk?" diye sordu. "Bilmiyorum," diye fısıldadım. "Artık onu da hissedemiyorum." Dönüp bana baktı ve kim bilir neden, gülümsedi.
Sayfa 390Kitabı okudu
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.