Biraz bu kitabı abartalım :)
Alan Burns 60’lı yıllarda kurulmuş ve kısa ömürlü olmuş deneysel yazarlar grubunun üyesiymiş. B. S. Johnson ve Ann Quin de bu grupta. Johnson’ın kitabı da yeni yayımlandı, Christie Malry’nin Dünyayla Hesabı çok beğendim ve Quin’i sipariş verdim. Bu grubun yazarlarıyla iyi anlaşacağım galiba
Yağmurdan Sonra Avrupa’yı da deneysel olduğu için merak ediyordum, pek de heyecanlıydım. Beklentilerimi karşılayan bir okumaydı.
Atmosfer post apokaliptik kurguları çağrıştırıyor, bitmeyen bir savaş var. İşgal ve yeniden inşa süreci devam ediyor. Yıkım ve yenilenme, dehşet ve keyif bir arada. Aynı ortamda esirler açlıktan kıvranırken, birileri danslı yemekler yiyor…Bu dehşetengiz ortamda anlatıcı, esir alınan bir kızı arıyor. Anlatıcının da diğer karakterlerin de ismi yok; kız komutan vs. Savaş zamanı kayıplar olur, isimler önemini yitir (bknz Patrick Modiano kitapları). Kayıp kız, komutan, post apokaliptik atmosfer deyince tabii Anna Kavan’ın Buz kitabı geliyor akla, Buz bu kitaptan iki yıl sonra yayımlanmış. Atmosferleriyle izlekleri birbirlerini çağrıştırsa da iki kitap da özgünler. Buz’da kovalayanın ya da arayanın kovalanana dönüştüğü bir döngü vardı. Bu kitapta da zulmeden zulmedilene dönüşüyor, bu döngü daha çok gücün el değiştirmesiyle, galibin olmamasıyla ilgili.
Alan Burns’un anlatımı mesafeli, duygulardan arındırılmış. Kelimeleri tasarruflu kullanıyor, uzun açıklamalar yapmadan çarpıcı bir metin ortaya çıkarmış. O muğlak anlatımın içinde görüntüler çok net. Bu kitap yayınlandığında 20. yüzyılın kolektif bilincini ortaya koyduğu söylenmiş. O bilinci günümüze de taşıdığını ve okurun bilincine yerleştirdiğini de ben ekleyeyim. Kitap adını Max Ernst’in aynı isimli tablosundan alıyor, o tablonun içinde gezinmek gibiydi.
İyi edebiyat arayanlara tavsiyemdir kinayeli mi oldu bu #okudumokuyun
#ferideevrensezer çevirisi #canmodern
@sirinetik
.
.
.
#yağmurdansonraavrupa #alanburns #canyayınları #europeaftertherain #kitaptavsiyesi #kitapincelemesi #kitapyorumu #okuyorum #neokumalı #şirinetik