Gönderi

227 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 days
Kitabı bilmeden okunan muhteşem eserler katagorisine koymalıyım. Hakkında hiç bir fikrim olmadan rastgele bir şeçim neticesinde okumaya başladım. Okumaya başlayalı daha bir kaç sayfa olmuştu ki eser kalitesini, mükemmel sunusunu ortaya koydu. Öncelikle tasvirler, gözlemler çok başarılı. Öyle ki; eserde ifade edilen anlatımlara kayıtsız kalamıyorsunuz, es geçemiyorsunuz, sizi kitliyor o an'a. Sonra, ifade edilen düşünselliğe bakıyorsunuz, fikirler öyle güçlü ki; kendi hayat şeklinizi değiştirmeyi dahi düşünüyorsunuz... Genel olarak eserde evrensel bir hava var. Herkese hitap edebilir. Hem bu açıdan, hem de içerikteki muazzam felsefe nedeni ile ilköğretimde okutulması gereken temel eserlerden olmasını arzu ediyorum. Kitap aslında iki ana karakterin dialogları çerçevesinde şekilleniyor. İlki; yazarımız, kıymetli hocamız rahmetli Servet Somuncuoğlu. Diğeri ise Somuncuoğlunun can dostu ve akıl hocası olan Ulu Kam. Ulu Kam, şaman öğretisine kendini adamış birisi. Kısaca şamanlığa değinirsek: Şamanlık en eski inançlardandır. Tüm kainata, canlı-cansız herşeye saygı duyulan bir felsefedir. Şaman, doğayla içiçe ve insanlardan uzakta, yalnız yaşar. Bedenine ve ruhuna çok önem verir. Yediği, içtiği bir Şamanın en temel disiplinidir. Çok nadir istisnalar dışında Şamanlar akrabalık bağı neticesinde seçilir. Yani bir akrabanız Şaman değil ise, sizde Şaman olamazsınız. Şaman olabilmeniz için ayrıca çok kolay "trans haline" geçebilen birisi olmanız gerekir. Bazı Şamanlar bu transı yakalayabilmek için çeşitli halüsinojenler dahi kullanmıştır. Şaman öğretisindeki inanışı bazı Afrika kabilelerinde ve Kızılderililerde de görüyoruz. Şaman; kimseye zulmetmeyen, öldürmeyen, çalmayan ve ihtiyacı ile yaşayan insandır desek sanırım yerinde olur. Ana karakterlerimizden Ulu Kam, yazarımıza kitapta özel bilgileri, Kaman anlayışının özü niteliğindeki fikirleri aktarıyor. Bu aktarış sırasında metafizik öğelere çok yüzeysel değinilmiş. Yoğunlukla Kaman inancının düşünsel ve oldukça evrensel bulduğum felsefesine odaklanılmış. İfade edilen felsefeyi okurken kendi kendime iç sorular sorduğumda Ulu Kam'ın anlattıklarına hak verdiğimi gördüm. Hepimiz şehir hayatının monoton, mekanikleşmiş yaşantısına hapis olup kalmışız. Bir fidan dikmemiş, bir kuzunun doğumuna şahit olmamış çoğumuz. Bin yıllardır barış içinde ve saygı çerçevesinde birlikte yaşadığımız doğa'dan ayrılmışız. Artık doğa sadece bizi besleyecek bir araç olarak görülüyor. Kainat gözlemlenmiyor. İstisnai insanlar dışında gece gökyüzüne bakan, sabah güneşin doğuşunu seyreden kimse yok. Kendimize, iç alemimize ayıracak vaktimiz olmamış. Gri, puslu binalar arasında Yaşayıp ölüyoruz. Yaşantımızı da sorgulamıyoruz, hayat şartlarımızın fıtratımıza ne kadar uygun olduğu konuşulmuyor bile. Arada bir de olsa toprak anayla, bizi besleyip büyüten yaşamla karışmamız, doğayla kucaklaşmamız hep ertelenmiş... Kitap benim açımdan çok öğretici oldu. Birbirininin tekrarı olarak addebileceğimiz kitaplardan değil. Özgün bir eser. Hem özgün, hem de insanın içindeki o özgür ruha hitap ediyor. Basmakalıp değil, baştan aşağıya sadeliğin görkemiyle yazılmış, çok samimi bir hayat kesiti sunuyor okuyucuya. Herkese tavsiye ederim. Keyifli okumalar dilerim.
Gallemit
GallemitServet Somuncuoğlu · Matbuat Yayıncılık · 201575 okunma
··
156 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.