Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

77 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Kitap kapağı sizce de çok hoş değil mi... :)
Farklı bir lezzeti olan sıradışı bir roman okuyacağım hissinin verdiği tatlı bir heyecanla kitabın kapağını kaldırdım. Romanın ana karakteri olan Kenan’ın olay örgüsüne doğru beni nasıl çekeceğini, elimden tutup nerelere götüreceğini oldukça merak ediyordum. Zaten bu süreç de çok uzun sürmüyor. Kısa bir hikâye olduğu için olay örgüsünün akışı hemen başlıyor. Kenan karakteri, binbir parçaya bölünmüş gibidir sanki. Kendi içinde kendine ait olan bir bireydir, topluma eklemlenmiş bir parçadır, eşinin hayat arkadaşı ve kocasıdır ama öyle bir rolü vardır ki okurken insanın yüreğini titreten satırların müsebbibi olan bir baba rolündeki Kenan’dır. Romanda duyguları en çok coşturan kısım da bu baba rolündeki Kenan kısmının geçtiği satırlardır sanırım. Belki de eserin tamamında hissedilen isimi elinden alınarak o içi doldurulamayan boşluk, belki de kızına deli gibi aşık bir babanın kızının sağlığına kavuşması için sarfettiği feryatlarıyla doldurulmuştur. Bir babanın evladı yüzünden çaresizlik hissine kapılıp dalgın dalgın bir noktaya sabit bakması beni hep hüzünlendiren, içimi burkan bir görüntü olmuştur. Kenan karakterinin baba rolündeki bu satırları okurken açıkçası çok duygulandım, onun duygularını anlayabildim ve kendi içimde bir yerlerde içselleştirdim. Empati dozu yüksek satırları yazar bana oldukça hissettirdi. Belki de bu eserin yazarı sadece bir babanın romanını anlatan başka bir kitap yazsa ne güzel olurdu diye de bir ara aklımda geçti. Baba rolünün duygularının merkezine dipsiz bir kuyunun içine iple iner gibi inmiş adeta. Baba-kız ilişkilerinin yoğun olarak geçtiği satırları okuduktan sonra acaba aynı sevgiyi Kenan eşine niye gösteremedi diye de aklıma istemsizce bir soru düştü.Eşinin, adını yitiren Kenan hakkında arkasından başkalarıyla konuşmaları, Kenan’ı umursamaz tavırları, eşi tarafından kendi derdinin çaresine bakmaya itilmiş yalnızlığı biraz buruk bıraktı bu kısımları. Kızı için sanki sadece Kenan’ın mücadele vermiş olduğu annenin daha çok akli dengesini yitirdiği varsayılan kocasından kendini nasıl kurtarıp sıyrılabileceğinin hesaplarını yapması karı-koca ilişkisi arasındaki sevgi boşluğunu da ayrı bir boşluk türü olarak bana hissettirdi. Özellikle Dünya’nın her küçük köyünde, kasabasında , küçük yerleşim yerlerinde birisi için kim ne dedi? Acaba hakkımda ne düşünürler?..vs gibi sorular insanın içini çok kemirir, birisi hakkında doğru ya da yanlış bir haber çıktığında küçük yerde hemen yayılıverir, coğrafi konumu dar olan yerde uğraşları ve imkanları da kısıtlı olan ve birbirlerinin suratını her gün görüp içi dolu ya da boş sohbet eden birbirlerinin yüzlerine aşina insanlar, mutlaka dedikodu kazanını kaynatır ve bir hükme varıp o kişi hakkında genel bir yargıya varır, bu bir çeşit o kişiyi etkiletme ve ortak bir isim koymadır. BmeNankörlük, menfaatçilik, bencillik, insanlara sürekli bir isim takmak, fişlemek ya da belki de doğru ya da yanlış birisini etiketlemek gibi kötü huyların yaşattığı olumsuz duyguları bana hissettirdi. Yaşamla ölüm arasındaki o ince sınır çizgisi çok keskindi; o çizgiyi geçip gelmeler, yaşamın ve ölümün ne kadar da birbiriyle içiçe olduğunu bana birkez daha hissettirdi. Ölüm konusunun mezarlık gibi ölümün en canlı anlamlandırılabileceği somut bir mekan olarak romanda kurgulanması, okurken ürpertici ve bir o kadar da düşündürücü bir etki bıraktı. Artık mezarlık ziyaretine gittiğimde muhakkak birşeyleri daha anlamlı düşünmeme sebep olacak bir kitap oldu benim için. Son :)
Çerçici
ÇerçiciRecep Yılmaz · Ötüken Neşriyat · 202147 okunma
··
883 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.