Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kişi ne zaman kendisiyle tanışır?. S 76
Demek oluyor ki ayrılığı farkettiren hasret ise, belki sona değil ama sonuna erdirecek olan da aşktır. Hasılı dört menzile sahip bir dairenin içindeyiz: ayrılık menzili, hasret menzili, acı-ızdırab menzili, aşk menzili. Dikkat edilirse düz bir çizginin, bir doğru'nun içine bu menzilleri yerleştirmekten kaçınıyorum; yani 'önce' (ayrılık) ve 'sonra' (aşk) derken zamanî bir ardışıklıktan söz ettiğimin düşünülmesini istemiyorum. Çünkü bu takdirde ayrılık birinci, aşk dördüncü ve sonuncu menzil olarak nitelenmiş olur. Oysa ayrılığın bir sebebi, bir öncesi, aşkın da bir sonucu, bir sonrası olması gerekmez mi? Bu sıralama zamanî değil, aklî ve talimî... Aşk hem sonuç, hem neden... Ayrılık da öyle... Aşkın nedeninin en başta 'ayrılık' olduğunu farkettiğimiz gibi, ayrılığın nedeninin de 'aşk' olduğunu farkedersek sanırım maksud daha iyi anlaşılır. İşte bu yüzden "dört menzile sahip bir dairenin içinde" olduğumuza işaret ediyorum. Sadece bir dairenin içindeyiz.... henüz kavuşmadan, vuslattan sözedilmeyen bir dairenin içinde... ayrılığımız hasrete, hasretimiz ızdıraba, ızdırabımız aşka neden olurken, aşkımız da bizi yeniden yolun başına ulaştırıyor: ayrılığa... ve aşkımız, aşklarımız nedeniyle yeniden ayrılık(lar) yaşıyoruz. Hangisi önce, hangisi sonra?!? Hangisi neden, hangisi sonuç?!? Hangisi başlangıç, hangisi son?!? Son... son-uç... sonra.... Evet, bu dairenin ne sonu, ne sonrası, ne de sonucu var. (Çünkü dairelerin sonu, sonrası ve sonucu olmaz!) Ne gariptir ki aşk'a şimdilerde 'tutku' diyorlar. Tutku da 'tutmak'tan geliyor. Tutku, tutmayı istemek demek... ayrı kaldıklarına yaklaşmayı, onlara dokunacak kadar yaklaşmayı arzulamak demek.. Gerçekten de ne garip bir tasavvur elde etmiş olduk değil mi? Aşk, imdi ayrılığa kavuşmanın adı... Aşk ayrılığa kavuşmak, ayrılık içinde kalmak, ayrı yaşamak,
Sayfa 76
·
67 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.